Türk sporunun uzun zamandır çöküşte olduğunu her yazımda yazmaya çalışıyorum. Gerek ekonomik, gerek gelişimsel, gerek de mental olarak çöküyoruz kardeşim. Geri dönüşü olmayan yollara girdik. Altyapı deseniz, birkaç temiz çocuk şişirip balon yapan medyanın elinde oyuncak oluyor.
Türk sporunun uzun zamandır çöküşte olduğunu her yazımda yazmaya çalışıyorum. Gerek ekonomik, gerek gelişimsel, gerek de mental olarak çöküyoruz kardeşim. Geri dönüşü olmayan yollara girdik. Altyapı deseniz, birkaç temiz çocuk şişirip balon yapan medyanın elinde oyuncak oluyor. Ekonomi deseniz Anadolu takımlarının çoğu borç batağında… Mental olarak baktığında, iki takımın birbirine bırakın tahammülü, küfür etmediği zaman yok. Fenerbahçelilerin Twitter paylaşımlarını okuyorum geçen gün; Beşiktaşlı öldürmek istediğini söylüyor birkaçı. ‘Öldürmek’ diyorum bakın! Sebebi de onla aynı takıma gönül vermemesi… Daha da basitleştireyim, düşünce farklılığı.
Böyle bir dönemden geçen spor hayatımızda da, sporcuların da davranışlarının normal olmasını bekleyemiyorsunuz. “Beşiktaşlıysa öldürürüm” diyen zihniyetin doğurduğu futbolcu karakterini de Arda Turan dışarı vurdu geçtiğimiz günlerde. Çöküş demiştim ya hani, alın size çöküşün daniskası. Dünyanın en iyi takımlarından birinde, belki de futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu Messi ile aynı takımdasın; çok geçmiyor, yedi - sekiz ay sonra Türkiye’de dokuz maç mı yoksa on maç mı ceza alacağın konuşuluyor. Çöküş her yerde; sahada, masada, kulübede hatta parkede…
Parke dedim ya, bildiğimiz basket. Geçtiğimiz cumartesi Fenerbahçe - Beşiktaş basket maçından bahsediyorum. Saha içinde oturan beş - altı taraftar, kafalarında sargı bezi sarıp, kimseye küfür etmeden, kimseyi incitmeden kendilerince gerçekçi yaşanmayan olaylara gönderme yapıyorlar. Fakat sosyal medya kaynadı hemen. O insanların gbt’sinden tutun ana avrat kim varsa araştırıp isim isim bulmaya çalıştılar; linç kampanyası başladı. Edilen küfürler argo sözlüğüne sığmaz. Tahammülsüzlüğümüz o kadar fazla ki, yapılan protestoların en küfürsüz, en soft halini bile kaldıramıyoruz, midemiz bulanıyor. Spor toplumları birleştiren bir olguyken, biz de tam tersi işliyor. Nefret ediyoruz, öldürmek istiyoruz, küfür ediyoruz ama sorsanız hepimiz umut arıyoruz.
Bakmayın öyle, herkes biliyor çöktüğümüzü. Fakat içten içe seviyoruz çökmeyi, içindeki nefreti kusuyorsun günün sonunda. Sokakta yapamadığın, diyemediğin şeyi sporla döküyorsun. İçten içe hepimiz seviyoruz bu çöküşü. Sorun nefreti sporla kusmakta değil, sorun nefreti spor harici hiçbir yere kusamamakta.