Alex Ferguson’un 2013’te görevi bıraktıktan sonra otobiyografisini yayınladığı ‘Hayat Hikâyem’ kitabını okurken en fazla dikkatimi çeken nokta United’ın büyük bir şirket ve Ferguson’un da sanki bu şirketin CEO’su gibi kulübü yönetmesi. 400 sayfalık kitapta belki de en az değindiği konu oynattığı futbol ve taktik anlayışı olabilir. Alex Ferguson kulübü yönetirken daha çok yeni yapacağı transferler, altyapıdan çıkacak futbolcular, transfer ücretleri, kulübe yapılacak altyapı çalışmaları ve futbolcuların ego savaşlarının yönetimi gibi konuları anlatıyor. Zaten bu konularda hata yapmadığını kazandığı başarılardan anlıyoruz.
Alex Ferguson’un ‘Hayat Hikâyem’ kitabı son zamanlara en hızlı okuduğum kitaplar arasında. Ferguson’un kariyerinin büyük bölümünü bizzat medyadan takip etmiş birisi olarak, arka planda olanları okumak benim için çok keyifliydi. Kitap aslında Ferguson’un kariyerinin hemen sonunda çıktı fakat Türkçeye çevrilmesi biraz zaman almış. 2017 Pegasus Yayınları.
Alex Ferguson’un 2013’te görevi bıraktıktan sonra otobiyografisini yayınladığı ‘Hayat Hikâyem’ kitabını okurken en fazla dikkatimi çeken nokta United’ın büyük bir şirket ve Ferguson’un da sanki bu şirketin CEO’su gibi kulübü yönetmesi. 400 sayfalık kitapta belki de en az değindiği konu oynattığı futbol ve taktik anlayışı olabilir. Alex Ferguson kulübü yönetirken daha çok yeni yapacağı transferler, altyapıdan çıkacak futbolcular, transfer ücretleri, kulübe yapılacak altyapı çalışmaları ve futbolcuların ego savaşlarının yönetimi gibi konuları anlatıyor. Zaten bu konularda hata yapmadığını kazandığı başarılardan anlıyoruz.
Menajer olarak özel yetenekli futbolcuların takımı bir - iki adım öne taşıdığını ve transfer yaparken çoğu kez futbolcuları defalarca izlediklerini belirtiyor. Kitapta özel yer verdiği futbolcular arasında Christina Ronaldo, David Beckham, Ruud Nistelrooy, Rio Ferdinand, Roy Keane, Rooney ve çok enteresan olarak Van Persie var. Her futbolcunun kariyerini nasıl yönettiğini açıkça görebiliyorsunuz. Ronaldo’nu sadece yeteneği yüzünden bu seviyede olmadığını Sir Alex de kitapta onaylıyor.
Kitapta Ferguson, en büyük transferlerinin 2013 yılında kulüp içinde açtıkları sağlık merkezi olduğunu söylüyor. Bunun nedeni ise çok basit; geçmişte bir futbolcuyu hastaneye gönderdiğinizde futbolcunun bütün sağlık sorunları herkes tarafında bilinir hale geliyordu. Kendi sağlık merkezleri ile beraber bu bilgilerin dışarıya çıkmasının önüne geçmiş oldular. Böylece Van Persie’nin Fenerbahçe’ye tam sağlıklı olmadan nasıl gönderildiğini anlamış oluyoruz.
Genel olarak ise başarılarının dönüm noktası United’ın ‘92 sınıfı’ sayesinde oluyor. ‘Class of 92’ yani altın nesil diyebileceğimiz David Beckham, Nicky Butt, Ryan Giggs, Paul Scholes, Phil ve Gary Neville’den oluşan 1992-1999 arasındaki başarıları kapsayan ekip. Bu genç yetenekler başarının çıkış noktası oluyor. Özelikle bu ekipten, Giggs ve Scholes’u, Ferguson özel bir yere koyuyor. Ayrıca ‘Class of 92’ isimli, o dönemi anlatan bir de belgesel bulunuyor. United’ın bu altın nesilden sonra başarılarının devamını sağlamasındaki en büyük pay tabii ki Ferguson’un.
Bana enteresan gelen bir başka nokta ise maçtan sonra genelde karşı takımın teknik kadrosu ile beraber oturulup yemek yenmesi veya içilmesi oldu. Maçtan sonra oturup içmek, maçı değerlendirmek gelenek gibi bir olay sanırım.
Kitabın en duygusal yönü ise eşi Cathy Ferguson’a ayırdığı bölüm. Efsane hoca çocukları eşinin büyüttüğünü ve ona her zaman tam destek olduğunu söylüyor. Zaten kariyerine son noktayı koymasının en büyük nedenini de eşinin kardeşinin vefat etmesi ve onu daha fazla yalnız bırakmak istememesi olarak belirtiyor. Kitap Cathy Ferguson’un kız kardeşi Briget’e ithaf edilmiş.
Ferguson toplamda 13 Preimer League, beş FA cup, iki Şampiyonlar Ligi, iki UEFA kupası, iki Süper Kupa ile muhteşem bir kariyere sahip. Geçtiğimiz günlerde beyin kanaması geçiren 76 yaşındaki teknik direktörün yoğun bakımın ardından, konuşmaya başladığının bilgisi medyaya verildi.
——————————————————