Neden bu ünlü şair ve yazarımız gökyüzüne bakmanın kolay olmadığını söylemiştir?
Melih Cevdet Anday, Ankara’da bir gün Yakup Kadri’yi gökyüzüne bakarken görmüş. Bunun üstüne şöyle düşünmüş: “Neydi bunun anlamı? Hep merak etmişimdir. Belki anahtarını kaybetmişti de onu düşünüyordu. Çünkü gökyüzüne bakmak kolay değildir.”
Söz ustası ve düşünür Anday, bu sözleri boşuna söylememiştir. Kuşku yok ki herkes, açık bir ortamda başını kaldırıp gökyüzüne bakabilir; oysa konu görmeye gelince, benzer sözleri söyleyemeyiz. Bakmanın da görmek olmadığını biliyoruz.
Bakış açımızı biraz genişletelim:
Neden bu ünlü şair ve yazarımız gökyüzüne bakmanın kolay olmadığını söylemiştir?
Her birimiz bilgi ve birikimimiz doğrultusunda varsayımlarda bulunabiliriz. Düşündüğümüzde gökyüzü bize neleri çağrıştırmıyor ki…
Sonsuzluğu düşünüyoruz, milyonlarca yıldızın yer aldığı o sınırsız evrendeki bir nokta kadar olan yerimizi, belki de insan türü olarak biricik olduğumuzu…
İlk inanç sistemleriyle başlayan, giderek gelişen ve kimi kutsal kitapta yer alan iletileriyle Tanrı’nın varlığını ve onun egemenlik alanını gösterdiğini…
Her başımızı kaldırıp baktığımızda birey olarak yalnızlığımızı anımsatmasını, hüznümüzü çoğaltmasını…
Bakıp da görebilenler için gökyüzü düşünce alanımızın çok ötesinde simge ve gerçekleri barındırmaktadır. Öyküde olduğu gibi…
Karı-koca birlikte tatile çıkarak gittikleri yerde kamp kurmuşlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalmışlar. Birkaç saat geçmişti ki, kadın uyanmış, sonra da kocasını uyandırmış. Adam uyku sersemliği içinde, ayrıca güzel bir rüyadan uyandırıldığı için biraz kızgındır. “Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sormuş.
“Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle. “
Adam gökyüzüne bakmış ve yanıt vermiş:
“Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum, ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.” Karısı tekrar sormuş:
“Peki, bu sana neyi gösteriyor?”
Artık tümüyle uykusu kaçan adam biraz düşünmüş ve şöyle yanıtlamış:
“Teolojik olarak Tanrının kudretini ve kendi güçsüzlüğümü görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum. Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin üç olduğunu, meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor ki?”
“Çadırımızı çalmışlar!..”
Demek ki yalnızca bakmak yeterli olmuyor, ayrıca görmek de gerekiyor!
Turgut Uyar, bir şair duyarlılığıyla Göğe Bakma Durağı’nda kim bilir hangi aşkın sarmalına takılmış, bakıyordu.
Görmek, kuşku yok ki gözlerimizin asıl işlevidir; oysaki bizi aydınlatacak olanın, bilgi ve sezgi olduğunu düşünüyorum.