Günümüzde birçok salatada yerini alan ve bunun dışında farklı tariflerle de kullanılan kuskusun bir türünün, İsrail mucizesi olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Kuskusa benzeyen ancak tat ve şekil olarak çok farklı olan ve beyaz pirinçle de hiç ilgisi olmayan bu besin türü İsrail’de ‘Ben Gurion Pirinci’ olarak bilinir. Bir ülke liderinin, bir gıda maddesine ismine verilmesi veya o gıda maddesi ile özdeşleştirilerek anılması dünya tarihinde çok rastlanılan bir şey değildir. Ancak söz konusu İsrail olunca; sıtma alanlarını kurutarak hiç kimsenin yüzüne bile bakmadığı toprakları bir tarım mucizesine çeviren bilim ve teknoloji altyapısı söz konusu olunca, ülkenin kurucusunun direktifiyle ortaya çıkarılan ve dünyaya mâl olan bir yiyeceğin olması da şaşılır değil...
1950’lerin başlangıcı, İsrail’in ilk kuruluş yıllarıdır. Her alanda rekabet içerisinde olan ülkenin dünya sahnesinde kendini ispatlaması gerekmektedir. Politik ve siyasal alanda zaten var olan sorunların yanında ülkede bir de yiyecek stokları azalmaya yüz tutmuştur. O yıllarda Ben Gurion, Osem adında bir firmadan, kolay yenebilen, besin değeri yüksek, pahalı olmayan ve halkın da hemen benimseyeceği bir gıda maddesi bulunmasını ister. Başbakan David Ben-Gurion, (Osem şirketinin yedi kurucusundan biri) Ivgen Propper’a, pirinç yerine geçebilecek, besin değeri yüksek olan ve buğday yerine kullanılan bir alternatif bulmasını istemiştir.
Osem yetkilileri hemen çalışmaya koyulur ve o günlerin tarım ve gıda mühendisliğinin bütün metodları seferber ederek İsrail şartlarına özgü bir kuskus türü bulunur. Şirket hızlı bir şekilde sert buğday unu ile fırınlanmış, Kuzey Afrika’daki kuskusa şekil benzerliğinden dolayı ‘kuskus’ adı da verilen, top şeklinde ve adına ‘ptitim’ denilen besini geliştirir. Ptitim başta çocukların en sevdiği yiyeceklerden biri haline gelmiş ve farklı şekilleri üretilmiş (kalpli, yıldızlı, midye şeklinde), çok geçmeden dünya mutfağında önemli bir yer edinmiştir.
Kuskus, özellikle Türkçe’de ne kadar garip algılanıyorsa, ‘ptitim’, söylem olarak o kadar şirin algılanan bir kelime... Mutfak kültüründe zaten nohut türevli humusu, falafeli barındıran ve buğdaygiller ailesinden her gıda ürününü (hangimiz severek yemiyoruz ki) tüketen bu toplum, ‘ptitim’i de zevkle yemeye başlamış ve ‘50’li yılların hemen başında ortaya çıkan bu sorun da bir liderin ileri görüşlülüğü sayesinde çözülmüştür.
Mutfak veya yemek sanatları ile yakından ilgilenenlerinin bile çok az fikir sahip olduğu ptitim, bugun İsrail’in en favori yiyecekleri arasındadır. Hepimizin çok yakından bildiği Yafa Portakalı’nın eşsiz tadı ve birim alanda verdiği ürün miktarı nasıl eskisinden daha iyi hale getirilip, dünya mutfağına armağan edildiyse, ptitim de benzer öyküye sahiptir.