Genel olarak insanlara güvenmekle, hayatına alacağın insanlara güvenmek farklı şeyler. Örneğin ben optimist yapım nedeniyle insanlığa güvenmeyi tercih ediyorum. Evrimin hep ileriye olduğuna, iyiliğin kazanacağına, hepimizin içinde beslersek olumlu tarafların çok olduğuna, insanların güvenilir olduğuna inanıyorum genel anlamda. Hatta “herkese güveniyorsun “eleştirilerini bile alıyorum sevdiklerimden.
Özel hayatımda ise, içeri almak istediğim insanlara güvenmem hemen olmuyor.
Belirli bir zaman, paylaşımlar, deneyimler, ölçümler, tartımlar gerekli benim için. Kalbimin kapılarını açmak, süngülerimi indirmek, beraberce keşfedeceğimiz adaya çıkmak, ağaçlardaki meyveleri toplamak, karanlıkta sarılarak uyumak, aydınlıkta gülerek koşturmak için güven duymam gerekli o insanlara. Çok kişi tanımakla, çok kişiyi hayatının içine almak farklı şeyler. Benim çevrem geniş, hayatım dar ve derin. Hayatım dediğim yerde benimle olanlar da bir elin parmakları kadar... Az ama çok...
Sığlıklarda yüzmek bana göre değil. Sığda üşüyorum, sıkılıyorum... Derini arıyorum. Benimle derine gelecek güvenebileceğim insanlara da sıkı sıkıya tutunuyorum ve onları da tutuyorum. Çok değerli böyle insanlar benim için... Çok değiller ve çok değerliler... İçeri almak kolay olmadığı için, değişken hayatın içinde dışarı çıkarmak da kolay değil benim için...
Kolay kolay vazgeçmem değerlilerimden ben, onlar artık istemeseler bile bir kalemde silip atmam ilişkimizi. Sonuna kadar giderim, anlamaya çalışırım, konuşmak isterim, yeni bir evreye taşıyabilmek için uğraşırım. Sadığım gönüldaşlarıma, arkadaşlarıma, candaşlarıma... Onların kendime olan sadakatımdan bir adım öne geçmelerine izin var. Kimi zaman onlara olan sevgim, saygım, değerim, toleransım, anlayışım kendime olandan bir adım fazla olabilir. Emek işte orada... Emek vermek demek o ilişkiyi ilmek ilmek dokumak demek, sabırlı olmak demek, kimi zaman diz dize oturmak, kimi zaman uzaktan kollamak demek, kimi zaman o kişiyi kendinden öne koyup kendini geri çekmesini bilmek demek... Kimi zaman da ilişkiye iyi geleceğini bilerek özellikle uzaklaşmak demek... Kolay değil, o yüzden değmeli bu zorluklara gönüldaşların varlığı... Değmiyorsa çekilecek yol değil yani...
Bazen ayrılıklar da var... Fiziksel mesafe değil bahsettiğim; gönülsel mesafe... Devinim içinde değişen bizler aynı gönül bağıyla devam edemeyebiliriz hayata... Ben gitmek istesem de; benden gidilmek istenilse de zor benim için... Kendimce bildiğim, inandığım, hissettiğim her şeyi yapmışsam ve artık ikimize de ağır geliyorsa bazı şeyler gitmek zamanı gelmiştir ben veya o tarafından... İçimden bir parça koparak gider onunla, ondan da bir parça bende kalır... Bazen sızlar ama hep güzellikler, şükürler kalır zaman içinde bende... ‘İyi ki’lerim çok beraber yürüdüklerimle, bir gün sona gelse bile...
Bir de hepimizin aslında yalnız olduğumuzu da bilirim böyle değerlilerimiz olsa da… Kimi zaman hepimizin yalnız hissettiğini, yalnızlıkta büyüdüğümüzü, kendimizle baş başa kalmanın önemini... Ve hayatımızın sonuna kadar bizimle kalacak olan o tek kişiye, kendimize, sevgimizi, saygımızı, toleransımızı vermeyi öğreniriz böyle anlarda...
Kimler bu hayatta yoldaşlarınız sizin? Kimler sizin için orada? Siz kimler için varsınız? Ne olursa olsun, nerede olursa olsun kimler kalbinizin içinde? Kalbinizin içinde olanların ellerini de tutuyor musunuz? Bir gözden geçirmek gerek bazen, hayatın koşuşturmacasında unutulmuş ise eğer...
Her birimizin yolunda elinden sıkı sıkıya tutulduğu ve tuttuğu değerlilerinin olması ; ve onların her daim farkında olmamız dileğiyle...