Her sene Hukat peraşasına geldiğimiz zaman ortak bir soru açığa çıkar. Bu kural ne amaçla verilmiştir sorusu kafaları karıştırır ancak yanıt genellikle hep aynıdır. “Zot Hukat ATora – bu Tora’da bir kanundur.”
Moşe Rabenu’dan itibaren geçmiş dokuz Para Aduma’dan söz edilir ve onuncusunun da Maşiah döneminde ortaya çıkacağı inancı hâkimdir. Çoğumuzun içinde olduğu, bir kişinin ölü bedenle olan teması sonunda kaptığı tuma yani manevi kirliliği bertaraf edecek tek çarenin bu olduğu bilgelerce öğretilir. Har Abayit girişinde oraya girmemizin engellenmesinin en önemli sebebi de budur. Herkes orayı ziyaret etmek ister ancak bu tuma ve buna belirlenen cezanın ‘karet’ olması nedeniyle kimse bu riski göze almak istemez. Her ne kadar Rav Hida, Talmud Rabilerinin Para Aduma’nın küllerine sahip olduğunu, Arizal’ın Eliyau Anavi tarafından bu işleme tabi tutulduğunu ortaya atsa da bu konuda kendisinin de söylediği gibi yazılı bir kaynak yoktur. Bu sözleri geleneksel bilgilere dayanmaktadır. Rav Hida aksi durumda bu kadar bilginin onlar tarafından öğrenilmesinin mümkün olamadığını söylemektedir.
Hukat peraşasındaki ilk Raşi bunun ‘hok’ olduğu ile ilgilidir. Raşi Sameh-mem’in ve toplumların nedeni bilinmeyen ve açıklaması olmayan bu kanun nedeniyle Bene Yisrael ile alay ettiklerini yazar. Ancak buna verilen yanıt çok nettir. Bu bir ‘hok’ tipi emirdir. Karar bellidir ve arkasından konuşmak herhangi bir şey değiştirmeyecektir.
Daha ileride Raşi Rabi Moşe ADarşan’ın açıklamaları ışığında bir öyküye yer verir. Öyküde bir çocuk, kralın sarayında gezinmektedir ve ortada bir yerde ihtiyacını görerek orayı pisletmiştir. Kral, annesinin çağırılarak bu pisliği temizlemesini ister. Bene Yisrael de altın buzağı konusunda hata yapmışlardır. Bu bilgi ışığında Para Aduma altın buzağı için bir kapara görünümündedir. Buzağının pisliğini annesi olan inek temizlemiştir. Ancak bu Raşi açıklaması ilk Raşi açıklaması ile bir çelişki içindedir.
Keduşat Tsiyon adlı kaynak Yahudileri altın buzağı günahına neyin ittiğini sorgular. Moşe gecikmiştir ve ‘erev rav’ dediğimiz Mısırlı iken birden bire Yahudiliği kabul eden kesim Moşe için “lo yadanu me aya lo – nerede olduğunu bilmiyoruz” ifadesini ortaya atmıştır. Burada kullanılan “lo yadanu” yani bilmiyoruz ifadesi her dönemde Yahudileri bu inançtan uzaklaştıran, soğutan en önemli etken olmuştur. Bene Yisrael atalardan aldıkları miras ve sahip oldukları emuna sayesinde sorgulamadan kabul etmeyi öğrenmişlerdir. Bu yüzden ilk verdikleri söz “naase ve nişma – yapacağız ve dinleyeceğiz” olmuştur. Emuna sahibi olan kişi, çelişkileri çok fazla sorgulamaz.
Rabilerin kendisine tavsiye ettiği Şabat gününü kutsama sayesinde maddi sıkıntılarından kurtulacağı sözleri her zaman gerçeğe dönüşmez. Bazen kişi bunu yaparken daha büyük maddi sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir. İnancı olan kişi bunu sorgulamayı düşünmez, düşünse de inancı sayesinde çabuk atlatır.
Avraam’ın onuncu testi olan Akedat Yitshak da baştanbaşa çelişkilerle doludur. Yüz yaşına kadar bu oğula sahip olmayan Avraam sadece otuz yedi yıl sonra oğlunu feda etmekle karşı karşıya kalmıştır. Normal bir insan bunu sorgulasa da inancı son derece kuvvetli olan Avraam bunu sorgulamaya yeltenmemiştir.
Günümüzde teknoloji sayesinde birçok şeyi anlayabilmek ve bilgiye ulaşmak mümkündür. Bu yüzden anlaşılmayan ve özellikle manevi konularda gençler mantıklı açıklamaları olmayan şeyleri kabul etmekte zorlanmaktadırlar. Aslında teknoloji olsa da bazı şeyleri anlamasak da kabul etme durumunda kalmaktayız. Bir ilacın işlevi sorgulanmadan “nasıl olsa sağlık içindir” diyerek o ilacı aldığımız anlar az değildir. Yediklerimizi sindirime uğratan ve çok yüksek miktarda hidroklorik asit içeren midemizin kendisine nasıl zarar vermediğini sorgulamayız. Dünyanın neresinde olursak olalım vücut sıcaklığımızın genellikle otuz altı buçuk derecede kalmasını sorgulamak kimin aklına gelir. Bu şeyler sorgulanmasa bile söz konusu inanç ve maneviyat gibi konular olunca sorgulamayı birden bire aklımıza getiririz.
Bir laboratuvarda gelişmiş bir mikroskop ile deney yapılmaktadır. Bakterinin en ince ayrıntıları konuşulmakta ve işleyişi üzerine tartışmalar olmaktadır. Bir öğrenci tam bu sırada preparatın bulunduğu lamdaki kırmızı işaretin, belki de numaranın ne olduğunu sorgulamaya başlar. Dersi veren öğretim üyesi bu kadar sorgulanacak konu varken ve sanki her şeyi anlamış gibi bu noktaya nasıl takıldığı konusunda serzenişte bulunur. İşte pasukta söylenen “lo yavin et zot” ifadesi de öğrenilmesi veya sorulması gereken birçok şey varken gereksiz ayrıntılara takılan ‘sakin çocuk’ tiplemesine gönderme yapmaktadır. Ataların altın buzağı konusunda takıldıkları da aynıdır. Her şey sanki anlaşılmıştır da olay sadece Moşe’nin gecikmesine kalmıştır.
Bu olayın kapara olması ile ilgili olarak karşımıza Para Aduma mitsvası çıkmaktadır. Anlamadığın bir şey sonucunda yaptığın günahı kapara yapmak için hiçbir koşulda anlayamadığın ve ancak zamanı geldiğinde anlayabileceğin bir mitsvayı yerine getirmen beklenmektedir. Bilinmelidir ki ‘hok’ dediğimiz kuralları sahiplendiğimiz ve onları gözettiğimiz sürece altın buzağı günahı karşımızda tamir edilemez bir vaka olarak bulunmayacaktır.
Sorgulamalar, nedenler, niçinler başlarsa altın buzağının nedeni ve inanç eksikliği ortaya çıkar. İnancımız temeldir. Temel olmadan o binanın ayakta durması mümkün değildir. Gerisi teferruattır.