VAR (Video Assistant Referees) sistemi dünya futbolunu kökten değiştirecek. Buna Dünya Kupası’nda tanık olduk.
Peki, bu değişim iyi yönde mi, kötü yönde mi olacak?
Mart 2016’da iki yıllık deneme süreci ile başlayan VAR sistemi ilk defa kapsamlı olarak Rusya’da düzenlenen Dünya Kupası’nda kullanılmaya başladı.
VAR sistemi, belki de turnuvada Almanya’nın gruplardan çıkamamasından, İspanya’nın erken elenmesinden, Kolombiyalı futbolculara yapılan tehditlerden, Messi’li Arjantin, Ronaldo’lu Portekiz ve Neymar’lı Brezilya’nın yarattığı hayal kırıklıklarından, Güney Kore ve Japonya mucizelerinden, İngiltere’nin şansından, Hırvatistan, Fransa ve Belçika’nın muhteşem futbollarından daha fazla konuşuldu.
VAR, artık dünyanın en büyük ekonomik sektörlerinden biri olan futbolun yumuşak karnı olan sübjektif insan hatalarını en aza indirmeyi hedefliyor.
Takdir edersiniz ki hakemlerin ‘içinde bulundukları ruh halinin’ verdikleri kararlarda çok etkisi var. Maç içerisinde hakem tarafından net görülmeyen pozisyonların hakemin psikolojisi üzerinde yarattığı baskı, stadyum atmosferi, maç boyunca yapılan sürekli protesto ve ıslıklamalar, maçın kaderini değiştirecek kritik kararların verilmesine sebep olabiliyor.
İşin bir de futbolcu yönü var. Futbol hızlı bir oyun. Futbolcular, oyunun bu yönünden faydalanarak kazanmak için hakemin kararlarını hile ve kandırma yolu ile etkilemeye çalışabiliyorlar. Çoğu zaman da başarıyorlar.
Hakemler, iyi niyetlerine rağmen hata yapıyorlar. Bu durum, futbolun tarihi boyunca mecburen bir ‘kabul edilmişlik’ olgusu yaratmış. VAR sistemi işte tarihin getirdiği bu kabuklaşmış hatta kemikleşmiş olguyu bir çekiç darbesiyle kırıyor.
Yeni sistemin dezavantajı var mı peki?
VAR’ı eleştirenlerin en büyük korkusu sistemin oyun içerisinde gereksiz bölünmelere sebep olarak futbolcuların konsantrasyonunu bozması ve maçın klasik akışını olumsuz yönde etkilemesi.
FIFA, VAR’ın minimum etki maksimum kazanç prensibi üzerine kurulması kriterinden hareket ediyor. Bu yüzden maç esnasında sadece maçın kaderini değiştirebilecek kritik pozisyonlar için kullanılmasını teşvik ediyor. Kritik pozisyon derken ‘gol, penaltı ya da kırmızı kart’ kararlarından bahsediyoruz.
FIFA’nın VAR sisteminden sorumlu çalışanı David Elleray’in konu hakkındaki yorumu şöyle: “Hakem kararlarının hepsinde yüzde 100 kesinlik beklemiyoruz. Zira bu, maçın zorunlu akışına müdahale olur. Taraftarların keyif duygusunu ortadan kaldırma gibi bir niyetimiz yok. Tek istediğimiz en önemli kararların yüzde 100 doğru olarak verilmesi. Biz NFL olmak istemiyoruz. Biz sadece manşet olan hatalardan ve skandallardan kurtulmak istiyoruz.”
Sıkıntı şu ki bu önlemler ne kadar sık uygulanırsa oyun da o kadar çok durur. Karşımızda kriket örneği var. Yine VAR gibi masumca başlayan video kontrol sistemi bugün kriket oyunun ayrılmaz bir parçası oldu. Dolayısıyla aynı kadere futbolun mahkûm olmaması için üzerinde biraz daha çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Hiç şüphesiz ki futbol, artık tek bir kişinin (hakemin) yönetimine ve sübjektif kararlarına bırakılamayacak kadar değerli bir ekonomik sektör.
Neticede ‘Hakem hatası’ gerçekliği, Maradona’nın İngiltere’ye Tanrı’nın Eli ile attığı gol gibi çok yakında tarihe karışacak gibi görünüyor…