Nairobi’ye gideceğimi söylediğimde, tanıdıklarım ‘sıtma aşılarını oldun mu’ gibi sorularla sevgi dolu endişelerini dile getirdiler. Kenya’nın sıtmadan arınmış olduğunu kimse bilmek zorunda değil tabii ki. Nasıl Amerikalılar Türkiye’ye giden dostlarına cahil, gelişmemiş bir Ortadoğu ülkesine gittiklerini söylüyorlarsa, Türkiye’den de Afrika’ya bakış açısında büyükçe bir yanılgı olduğunu söyleyebilirim.
Bu bir romantik Kenya yazısı… Cetvelle çizilmiş sınırlara ait bir coğrafyada 47 milyon insan yaşıyor… Çoğu siyahi, ancak büyükçe bir Hintli nüfus var. Zamanında İngilizlerin demiryolu inşaatında çalışmak üzere getirtilen Hintliler, ülkenin gelişme potansiyelini keşfedip, kalıp zenginleşmişler. Şimdilerde üçüncü nesil Hintliler, burayı ülkeleri gibi görüyor, Kenya’nın kültürlü burjuva sınıfı olarak ön plandalar.
Kenya yoksul bir ülke. Ancak en düşük seviye çalışan bile İngilizce biliyor. Tabii ki sömürgecilik zamanı dayatıldığı için İngilizce öğrenmek zorunda kalmışlar. Ancak hala iki üç dil konuşma geleneğini sürdürüyorlar. İstemeden içine çekildikleri kapitalizm çarkında iki yüzyıldır kendilerine biçilen rolü görev duygusu ile yerine getiren sakin iyi huylu bir halk düşünün. Kurallarını global oyuncuların belirlediği, oynamak istemedikleri, ve hatta iyi oynamadıkları bir oyuna katılmak zorunda kalan buruk bir halk. Aslında bu açgözlü hırslı sistem onların doğasına aykırı. Ancak yeni yeni Afrika gururu uyanmaya başlamış. Batının kuralları ile oynadıkları oyunda kendi egemenliklerini koruyamayacaklarını anlıyorlar. Kenya stilini arayışa geçmişler. Kendi sakin bakış açılarını yavaş akış içinde, düşünerek ve bize düzensizlik gibi görünen bir düzen içinde uygulamayı tercih eder olmuşlar. Buna heyecanla itiraz eden batılılara da gülümseyerek ‘Burası Kenya dostum’ demeyi öğrenmişler… Şimdi hedef sanayileşen, orta gelir grubu büyük, güvenli ve temiz bir ülke yaratmak.
Kenya’daki insan çeşitliliği dünyanın hiçbir yerinde yok. ABD de öyle diye düşünebilirsiniz, ancak orada insanların her biri Amerikalı olma tornasından geçmişler, alt kültürleri ne olursa olsun, ilk önce Amerikalılar. Kenya’da ise bir milli kodlama yok, herkes kendi istediği gibi yaşıyor.
Dikkatimi çeken, artık batılı giyinme endişesini bir kenara bırakmışlar. Rengarenk giyimler ve kabile unsurları taşıyan aksesuarlar açlık ve sefalet çağrıştıran imajdan kurtulmaya başlamış. Artık, ‘burası Kenya dostum’ anlayışı ile daha etnik ve rahat giyiniyorlar.
Kenya’nın şansının yaver gittiği konular var. Örneğin Birleşmiş Milletler’in üç bölgesel karargahından birinin Nairobi olması ülkeye bazı sınır ötesi ayrıcalıklar ve prestij sağladı. Başka bir şans faktörü de en uzun sahil şeridi Somali olmasına rağmen denizlerine ticari korsanların musallat olması, Kenya’yı Doğu Afrika ticaret yollarının yeni lideri yaptı. Bu sayede ülke ilk defa coğrafyasını bir avantaja çevirebiliyor. Ancak ülke yönetimindeki acizlikler bütçe açığına mal oluyor ve başta Çin olmak üzere borç veren ülkelere Kenya’nın gelir getiren varlıklarını satmak zorunda kalıyorlar.
Kısacası, kendi usullerini koruyarak yavaşça doğrulmaya çalışan renkli, güler yüzlü, sakin bir halk gördüm Kenya’da. Lüks çıtasını epey zarif uygulayan görgülü bir zenginlik de gördüm. Trafik olayını çözmeleri zor görünüyor. Ama kimin umurunda? Burası Kenya, Dostum...