Yahudi halkının Ulus-Devleti Yasası

Bu yasaya göre İsrail, Yahudi halkının tarihi vatanı ve ulus devleti olarak tanımlanıyor ve bu devlette self-determinasyon hakkı sadece Yahudilere tanınıyor. Ayrıca bu yasa, devletin bayrak, milli marş (HaTikva) gibi sembollerini de belirleyerek, birleşik Kudüs’ün bir bütün olarak ülkenin başkenti olduğunu aynen 1980 yılında çıkarılan Kudüs yasası gibi tekrarlıyor.

Umut UZER Köşe Yazısı 0 yorum
25 Temmuz 2018 Çarşamba

İsrail Parlamentosu Knesset, 19 Temmuz 2018 tarihinde sabaha karşı Temel Yasa: İsrail- Yahudi Halkının Ulus Devleti (Hok Yesod: Israel- Medinat Haleom şel Haam HaYehudi) adlı yasayı 55 olumsuz oya karşı 62 olumlu oyla kabul etti. Malum, İsrail’de bir anayasa yok, bunun yerine temel yasalar var ve bu yasalar anayasal etkiye sahipler. Dolayısıyla bu bahsi geçen yasanın temel yasa olarak Knesset’ten geçirilmesinin İsrail’in hukuki ve siyasi düzeni açısından ciddi önemi ve etkisi var.

Bu yasaya göre İsrail, Yahudi halkının tarihi vatanı ve ulus devleti olarak tanımlanıyor ve bu devlette self-determinasyon hakkı sadece Yahudilere tanınıyor. Ayrıca bu yasa, devletin bayrak, milli marş (HaTikva) gibi sembollerini de belirleyerek, birleşik Kudüs’ün bir bütün olarak ülkenin başkenti olduğunu aynen 1980 yılında çıkarılan Kudüs yasası gibi tekrarlıyor.

Devletin dilinin İbranice olduğunu belirten yasa, Arapçanın özel statüye sahip olduğunu vurgulayarak; çelişkili şekilde, bu dilin hâlihazırda sahip olduğu statüsünün değiştirilmeyeceğinin de altını çiziyor. Burada, Arapçanın hâlihazırdaki statüsünün ne olduğunu hatırlamakta fayda var. İngilizlerin 1922 yılındaki tüm tüzüklerin İbranice, Arapça ve İngilizce olarak basılacağı hükmü, 1948 yılında İsrail tarafından İngilizce ibaresi çıkarılarak kabul edilmişti. Bir başka deyişle, İsrail kanunlarında İbranice ve Arapçanın resmi dil olduğuna dair kesin bir hüküm yoktu ama fiilen bu iki dil resmi dil olarak kabul ediliyordu. Bu son değişiklikle, Arapça resmi dil olma özelliğini kaybetmiştir. Bununla beraber, bu yasa kabul edilmeden önce, uygulamada zaten Arapça İbraniceye eşit değildi. Her ne kadar sokak tabelalarında İbranice ile beraber Arapça yazılsa da, özellikle Knesset’te Arap milletvekilleri, Arapça konuşma imkânına sahip olmalarına rağmen, İbranice bir tercümanın mevcut olmaması sebebiyle anadillerinde konuşmamayı tercih etmekteydiler. Diğer taraftan, yeni yasanın Arapçanın hem kamu alanındaki, hem de devlet kurumlarındaki etkisini azaltıp azaltmayacağını, uygulamaları gördükten sonra anlayabileceğiz.  

Yasanın diğer maddeleri, İsrail’in Diaspora ile ilişkilerini geliştirmeye devam edeceği, ayrıca ülkede Yahudi yerleşimlerine önem verileceğini de belirtmektedir. Bu maddenin önceki taslaklarında sadece bir milli/dini gruba ait yerleşimlerin kurulabileceği öngörülürken, Anayasa Mahkemesi’nin, Başsavcının ve Cumhurbaşkanının bu maddenin ayrımcılık doğuracağı doğrultusundaki eleştirileri ışığında yasadan çıkarılmıştı.

İbrani takviminin resmi takvim olduğu, ayrıca, Bağımsızlık Günü, Askerleri Anma Günü (Yom Hazicharon) ve Holokost Anma günlerinin resmi anma günleri olduğunu belirleyen yasa, ayrıca Şabat’ın resmi tatil olduğunu diğer dinlere mensup olan kişilerin de kendi tatil günlerini kutlamakta serbest olduklarını karara bağladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yasanın çıkarılmasının temel sebebinin İsrail’in varlığını ve meşruiyetini sorgulayanlara karşı çıkmak olduğunu açıkladı. Bu şekilde, İsrail’in Yahudi devleti olduğu ve tüm Yahudilerin devleti olduğu böylelikle daha da perçinlendi. Ancak 120 üyeli Knesset’in sadece 62’sinin yasaya olumlu oy verdiği dikkate alınırsa, bu yasaya yönelik ülkede bir mutabakat olmadığı açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Nitekim Şimdi Barış (Shalom Achshav) gibi sivil toplum örgütleri Tel Aviv’de ve bizzat Knesset’te bu yasayı protesto ettiler. Aslında, yasanın çıkarılmasının temel sebebinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Yahudi Evi Partisi Başkanı Naftali Bennett arasındaki milliyetçilik yarışı ve Başbakan hakkında hazırlanması olası yolsuzluk iddianamelerinin önünü almak olduğu söylenebilir.   

Yasanın görüşülmesi esnasında Arap partilerinden oluşan Birleşik Listenin Başkanı Ayman Odeh parlamentoda siyah bayrak sallayarak, Ahmet Tibi ve Cemal Zahalka gibi Arap milletvekilleri ise yasanın basılı olduğu kâğıdı yırtarak protesto ettiler. Tibi bu yasayla demokrasinin sona erdiğini söylerken, yasayı ırkçı olarak tanımlayan ve apartheid’a yol açacağını ifade eden Filistin kökenli milletvekilleri ülkedeki azınlıkların ikinci sınıf statüsünün pekiştiğini belirttiler.

Yasayı hazırlayan Likud milletvekili Avi Dichter Arapların İsrail’de eşit vatandaşlar olarak azınlık olabileceklerini ama eşit bir ulus olamayacaklarını vurgularken oylamada çekimser kalan iki milletvekilinden biri olan Likud milletvekili ve eski başbakan Menahem Begin’in oğlu Benny Begin bu yasaya karşı çıkmasının temel sebebinin, Yahudi olmayan azınlık mensubu İsrail vatandaşlarının haklarının tam olarak korunmaması ve herkesin kanun önünde eşit olduğu ifadesinin bulunmaması olduğunu söyledi. Benzer bir şekilde İşçi Partisi ve Meretz gibi sol partiler ve Barış Şimdi ve Adalah gibi sivil toplum örgütleri de yasaya karşı çıkarken, ABD’de J Street, AJC ve Reform dini hareketi, benzer argümanlarla yasayı eleştirmişler ve onaylamadılar.

Sonuç olarak İsrail’in Yahudi devleti olduğu herkesçe bilinen bir olgudur. Bu yasa bu malum durumu ilan ederek ülkede birlik yaratacağına, sağ ve sol arasında ayrımı ve Arapların eşitsizlik hislerini daha da güçlendirdi. Buna en güzel örnek, Siyonist Birlik Partisinden Tzipi Livni’nin Netanyahu’nun 100 üyenin kabul edebileceği bir yasa çıkarabilecekken, bu durumdan siyasi kazanç yaratmaya yönelik adımlar attığını bizzat Likud milletvekillerinin ağzından duyduğunu açıklamasıdır. Livni’nin söyledikleri ister doğru, ister yanlış olsun, İsrail’in ulus devlet yasasıyla daha da sağa kaydığını kolaylıkla söyleyebiliriz.

 

1 Yorum