Geçtiğimiz hafta Anıtkabir’e gidip Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e ağır hakaretler yağdıran Safiye İnci tutuklanmış. Sosyal Medya’da videosunu izledim. Bir kadın olarak özgürlüğünü ona hediye eden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e olan ağır hakaretinden mi, bir ölünün anısına yapılan yere gidip ölüye saygısızlık etmesinden mi, yoksa inandığı birini yüceltmek için başka birini aşağılamasından mı başlasam, bilmiyorum. Bildiğim tek şey saygı duyması gerektiği. Atatürk’ün ilkelerine katılmıyorsa da (Anlayamasam da), Atatürk’ü sevmiyorsa da saygı duymalı hakaret etmemeli. Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan’ı sevemeyen bir insanın da saygı duyması ve hakaret etmemesi gerektiği gibi. Safiye Hanım’ın Atatürk’e ettiği bu hakaret, bence çarşaflı, kapalı kadınlara karşı antipati kazandırmaktan başka bir şey becerememiştir. Gerçekten dindar olan ve iyi bir eğitim hakkına sahip olmak isteyen başı kapalı öğrencilerin, yıllarca uğraşısını geriye götürmüştür mesela…
Elinde kameralı bir akıllı telefon ve internet olan hiç kimse, sosyal medyadan istediği hakareti savurup buna “ifade özgürlüğü” diyemez. Din, dil, ırklar hakkında, kişiler hakkında hakaret boyutuna varan sözcükler savuramaz. Safiye İnci kafası kapalı alnı açık makyajlı yüzüyle çektiği ağır hakaret içeren videosunun arkasında duracak kadar cesur bile davranmadı üstelik. Yine çarşaflı yüzü kapalı çektiği özür videosunun bile ona ait olduğunu sanmıyorum. Tamamen yüz kapatarak çekilen bir videonun da fazla bir anlamı yok zaten. “Cehalet” konularına girip ben de hakarete yakın söylemlerde bulunmayacağım. Ne demişler “söyleyecek iyi bir şeyin yoksa hiçbir şey söyleme.” Sadece bu yazının geri kalanında, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı Safiye’ye ne olurdu, onu bir özet geçmek istedim.
Atatürk olmasaydı Safiye’nin en basit vatandaşlık hakları bile olmazdı. Bir kadın olarak oy veremez, sevdiği liderin başa gelmesi için seçme şansı olmazdı. Seçilme şansına hiç girmiyorum, bir kadın olarak söz konusu bile değildi. Sokağa çıkıp, Anıtkabir’e gidip istediğine hakaret de edemezdi mesela, çünkü bir adamın dört karısından biri olurdu.
Öyle kafasına estiği gibi sokağa çıkamazdı, bir kadın olarak araba kullanamazdı, zaten bakması gereken çocuklarının peşinde koşmaktan bir yere gidebilecek hali de, hakkı da olmazdı, özgürlüğü de… Kariyer de çocuk da yapamazdı çünkü kocasına hizmet ederdi. Ne Anıtkabir’e ne pikniğe ne sinemaya ne de işe gidebilirdi. Alfabe Arapça olurdu. Limitli ve kısa bir eğitim almış şanslı kadınlardan olsa bile küçük yaşta biterdi eğitimi. Hayat boyu eğitim gibi bir konsept zaten olmazdı. Çalışamaz, kendine ait bir parası olamazdı. Safiye tek başına sokakta bile dolaşamazdı. Kadın erkek eşitliği olmazdı. Safiye kendini korumak için ne yapmak gerektiğini bile bilmezdi, haklarını bilmezdi. Şeriatla yönetilir, hakları da olmazdı zaten. Aşık olma hakkı bile olmazdı Safiye’nin…
Çok basit aslında…