Tatil demek deniz demek, güneş demek… Ama bir Çeşme evinde tatil demek dostlar demek. Bir de kitap demek. Bol bol kitap okumak demek. Ben de yıllar sonra ilk defa bir ay boyunca bir Çeşme evinde tatil yapmayı seçtim bu yaz. Benim için Çeşme demek, rahat, yavaş ve sade bir yaşam demek. Biraz kişisel belki ama, anne arkadaşlarıyla -en küçük yaşlarından birlikte olduğu arkadaşlarıyla- zaman geçirmek demek. Muhabbet demek, bilmediğim yaşamadığım bir zamana dair anıları, hikâyeleri dinlemek demek. Her gelişimde sımsıcak bir karşılanma demek. Kocaman bir aile demek. Niye, neden, nasıl bilmesem de (sonuç olarak İzmir’de ve Çeşme’de yıllar boyunca çok arada ve çok kısa bulundum) yuvaya dönüş hissi demek. Pazar alış verişleri, bol sebze-meyve, acur ve urla bamyası, illa ki bardacık, (eskisi gibi olmadığını söylese de anneciğim) boyoz ve haşlanmış yumurta, kumru ile midemi; anne arkadaşlarıyla ruhumu ve yanı sıra kitaplarla, ama tatile uygun hafif kitaplarla beynimi besledim. Ve bu yazın ‘en’lerini seçtim sizin için.
En bırakamadığım: Adım Nisan, Bahar Feyzan, Doğan Kitap. Su gibi aktı Nisan Nesin’in eski ve yeni Türkiye arasında sıkışmış hayat hikâyesi... Her cümlede bir sonrakini merak ediyordum, her olayda bir sonrakini. Hani neredeyse, diğer programları iptal edip bitirene dek önünden kalkmayı istemediğim ender kitaplardan.
En “plajda oku oku dur”: Sen gittin ya ben de güzelleştim, Nilgün Duran, Destek Yayınları. Ben gibi... Evet, evet birçok yönüyle beni anlatıyor sanki. Hayat yolculuğumuzda kendimize taktığımız zincirleri koparttıktan sonrasını anlatıyor. Kırılganlıklarımızın nasıl anti-kırılganlıklara dönüştüğünü giden sevgililer üzerinden anlatıyor. Ama siz sevgiliyi herhangi bir zinciriniz gibi de düşünebilirsiniz. Kısa kısa, instagram postu kıvamında -ki zaten aslında öyleymiş- bir anda çok okunanlar arasına fırlamış bir kitap. Hafif ve rahat... Düşünmeden düşündürten, güldürerek fark ettiren.
En “kişisel gelişim”: İkigai – Japonların uzun ve mutlu yaşam sırrı, Héctor Garcia ve Francesc Miralles, İndigo Kitap…
“Yaşamı önemseyip anı dolu dolu ve yapıcı bir bakış açısıyla yaşayın ama sakın telaşa ve endişeye kapılmayın” diyorlar. Beslenme elbet önemli, arkadaşlıklar önemli, ama en uzun yaşayanlara sırlarının ne olduğu sorulduğunda “Bilmem, sadece yaşıyorum” demişler. İyisi mi siz gönlünüzü ferah tutun. Sır bence burada. Bir de İkigai’nizi bulun. İkigai ne mi? Yaparken kendinizden geçtiğiniz, kendinizi, zamanı ve mekânı unutup yaptığınızla özdeşleştiğiniz iş/edim her ne ise, o. İkigai’nizle telaşsız ve keyifle ilgilenmek, uzun ve mutlu yaşamın en önemli araçlarından biri.
En “lezzetli”: Aşk ve Cinayet Tarifleri, Sally Andrew, Ruhun Gıdası Kitaplar
Mutfakta pişen bir aşk ve cinayet romanı. Yine ara vermeden okumak isteyeceğiniz, okurken mutfağa girip yemek pişirmek isteyeceğiniz, Tatie Maria’nın okurlarının sorunlarına çözüm olarak önerdiği yemeklerin, keklerin, galetaların kokusu burnunuzda tütecek bir cinayet romanı. Plajda ve sakin tatil sabahlarında insanı rehavetten uyandıran bir roman.
En “eski İstanbul’a” davetkâr: İstanbul Kokulu Mutfaklar, Meri Çevik Simyonidis, Sola Unitas
Yok öyle tatildeyiz diye büyüdüğüm şehr-i İstanbul’u unutmak! Mesleklerinin önde gelen isimlerinden 32 İstanbullu kadınla geçmiş ve bugünkü mutfak ile yemek kültürleri üzerinden bir röportaj. Zaman içinde dönüşümü, kültürel ve sosyolojik çeşitlilikteki değişimi ama daha çok da kaybettiklerimizi hatırlamak belki de geleceğe bir not düşme çabası. İstanbul’a dair bir lezzet, kültür ve tarih yolculuğu... Hatırlamanın birleştiriciliği ve mutluluğu, özlemin buruk tadı...
En “gençlik kitabı”: Üç Nokta, Stella Namet Abulafya, Günçe
Esasen bu kitabı okuyalı bir ay kadar oldu. Ama yazarı arkadaşım, seçtiğim kardeşim olunca, hele hele de hayat yolunda yepyeni yola çıktığı bu günlerde yazınca bu yazıyı, bir iltimas geçeyim dedim. Öyle ya “yola çık” diyor Stella bu kitabıyla okuruna, “yola çık, çünkü yol/açık”.
Tatilde bile yarından endişe duyabiliyor insan. Telefona düşen bir mesaj andan düşmesine neden olabiliyor aniden. Eğer öyleyse, ‘ikigai’nizi bulup yola çıkma zamanı gelmiş demektir. Endişenin çaldığı uyandırma borusunu dinleyin. Kendinizi yeni bir yaşama ayarlayın. Haydi yola çıkma zamanı. Bana da müsaade. Bir denize dalıp, kitaplarıma döneyim.
Meraklısına not:
Kitaplarda yer yer Türkçe hataları olabiliyor. Bazan editörün gözünden kaçan bir iki imla hatası, bazan da kitap bir editörün elinden geçmemişçesine anlamı bozan cümle bozuklukları... Hepimiz yazıyoruz. Benim de yazılarımda böyle hatalarım olabiliyor. Ancak kitaplar söz konusuysa eğer, editörler ve ‘üçüncü göz’ tabir edilen son düzeltmeleri tamamlanmış kitapları taze bir gözle ilk defa okuyan bir profesyonel de görev alıyor. Yine de -bir kaç önde gelen yayın evini tenzih ederim- bazı kitaplarda aşırı hata olabiliyor. Bir ara tüm hataları not düşüp yayınevlerini bilgilendiriyordum. Her ne kadar okuma zevkini bölse de, kendi kendime gelin güvey olup bu görevi yeniden üstlensem mi acaba?