Dünya büyük bir hızla değişiyor. Teknolojik gelişmeler, bir yandan insanlara daha yüksek bir hayat kalitesi sunarken, diğer yandan yönetimlere sistemleri daha fazla denetleme imkânı sunuyor. Yapay zekâ gündelik yaşamamızda Siri veya Google Play seviyesinde görünse de, aslında etrafımızı saran güçlü algoritmalar sayesinde büyük ölçekli şirketlere ve teknolojiye yatırım yapmış ülkelere halihazırda inanılmaz bir kontrol imkânı sunuyor. Firmalar bu tip teknolojileri ağırlıklı olarak reklam gibi gelirlerini arttırma amaçlı kullanırken, devletler ise ajandalarına uygun, çıkarları doğrultusunda insanları ve diğer ülkeleri kontrol etmek için kullanıyorlar.
Örneğin, son senelerde terörizmin finansmanını durdurmak bahanesiyle bankacılık sisteminin tamamen konu edilen sisteme dâhil edilmiş olması, geçmişe kıyasla bu sektörü şeffaflaştırmış, belli meblağların üzerinde nakit paranın kabul edilmemesi, dünyanın herhangi bir yerindeki para trafiğinin izlenmesini çok daha kolay kılmıştır.
Finans ve bankacılık bu şekilde kenetlendiğinde, ülkelerin bir zafiyeti de ortaya çıkıyor. Sadece on yıl önce, ABD Başkanı Donald Trump’ın “İran’a uygulayacağım ambargoya uymayanlara da ambargo uygulayacağız” sözü yerine getirilemeyecek bir tehdit olarak karşımıza çıkacakken, bugün rahatlıkla uygulanabilir bir yaptırım halini almış durumda. Kaldı ki İran’a yönelik daha önceki yaptırım kararlarında muafiyetler oluşmuş ve bunun sonucunda ambargo yeterince uygulanamamış ve sadece İran’ın maliyetlerinin yükselmesine sebep olmuştu.
Her ne kadar İran ambargosunu delme konusunda gözler ağırlıklı olarak Türkiye’ye çevrilmiş olsa da Avrupa ülkelerinin de ambargoyu oldukça esnettiklerini söylemek gerek.
Ancak, nükleer anlaşmadan ayrıldıktan sonra İran’a yönelik yeni yaptırım kararı alan ABD’nin artık bu tip esneme paylarına izin vermeyeceği gözüküyor. Diğer yandan bu ambargoyu uygulamak Donald Trump’a nasip olacaksa da, böyle bir ambargoyu hayata geçirecek altyapıyı oluşturmak için ABD’nin senelerdir sabırla çalıştığını ve gerekli sistemi kurduğunu da eklemek gerek.
ABD-İran çekişmesi bir savaşa dönüşür mü?
Trump yönetiminin Kuzey Irak’ta göstermelik hava harekâtı yaptığını, bunun haricinde ise ne konvansiyonel ne de nükleer herhangi bir savaşa girmek gibi bir niyeti olmadığı göz önüne alınırsa, ABD’nin diğer tüm ülkelerin onay ve desteğini alsa bile İran’la sıcak bir savaşa girmeyeceğini söylemek mümkün. Farklı bir perspektiften bakıldığında, Kuzey Kore ile bile ite kaka da olsa bir anlaşma sağlaması, Trump’ın pek de savaş taraftarı olmadığının başka bir kanıtı sayılabilir.
Burada birkaç soru kafalara takılabilir.
Yaptırım kararı sonucu İran’ın ve İran’la iş yapanların izole edilmesi ne zamana kadar sürer? Mevcut İran yönetimi yönetimden çekilinceye kadar.
Peki neden? Neden biraz petrol fiyatlarını yüksek tutmak gibi görünse de, İran’ın Ortadoğu’daki en büyük terör destekçisi olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Molla rejiminin İsrail’i en büyük düşman olarak göstererek bundan beslendiği zaten öteden beri biliniyor. Trump kurşun sıkmadan Molla rejimini teslim almak istiyor ama ne yazık ki totaliter rejimlerde halkın tepkisi oldukça sınırlıdır ve özellikle pagan kökenli kültürlerde olduğu gibi otoriteye başkaldırı, özellikle dışarıdan, pek kolay ateşlenebilecek bir olgu değil.
Peki, Trump’a karşı İran ve destekçileri ne yapabilir?
Hâlihazırda ekonomik sıkıntı yaşayan İran bu duruma hiçbir şekilde hazır değil. Hatta bu kadar kapsamlı bir ambargonun tüm sonuçlarını kestirmesi bile mümkün değil.
Trump’ın dolar bazlı ekonomik savaşına karşı hiçbir çare yok mudur?
Tabi ki vardır. Aslında çözüm herkesin gözü önünde ama kimsenin kullanmaya cesareti yok. Hiçbir ülkeye bağlı olmayan, herhangi bir ülkenin faiz oranı, işsizlik oranı, bütçe açığı, kamu açığı, cari açığı gibi değişkenlerden etkilenmeyecek sayısı sabitlenmiş ve fiyatı gerçekçi boyutlarda dalgalanan kripto para birimlerinin teknolojik ürünlerden ziyade uluslararası ticarette kullanılması ve yaygınlaşması Trump ambargosunun ve yaptırımlarının yumuşak karnıdır.