Nitsavim peraşasında herkesin orada toplandığı ve Moşe Rabenu’nun en son konuşmasını dinlediğini birkaç kez sizlerle paylaşmıştık. Toplumun bütünü bir yerde olduğunda orada Tanrı’ya uzak olanlar olduğu kadar yakın olanların da bulunduğu bir gerçektir. Her ne kadar Moşe’nin son konuşmasını dinleyebilenler içinde uzak kalmış olan kişilerin sayısı oldukça az iken günümüzde sinagogda veya başka bir yerde Tora dersi veya sözleri dinleyenler arasında uzak olanlar hiç de azınlıkta değildir. Yeşayau’dan bir pasuk okumak suretiyle hem peygamberin hem de bilgelerin bu yakın ve uzak olmak konusuna nasıl baktıklarını yakından görmeye çalışacağız.
Yeşayau 33/13 “şimu rehokim aşer asiti udu kerovim gevurati – uzak olanlar yaptıklarımı duyun, yakın olanlar gücümü görün” pasuğunda hem uzak olanlardan hem de yakın olanlardan söz edilmektedir. Uzak olanların Tanrı’nın yaptıklarını ‘duyması’ yakın olanlardan da Tanrı’nın gücünü ‘bilmesi’ istenmektedir.
Bu pasuğu basit şekli ile açıklamaya çalışırsak uzak olanlar dine ve öğretilerine uzak olanları, yakınlar da bu öğretiye daha yakın olanları anlatmaktadır. Sadece Raşi’ye baktığımız zaman bu tespitimizden daha farklı bir düşünce ile karşılaşmaktayız. Raşi uzak olanların küçüklüklerinden beri dine yakın olanların kastedildiğini, yakın olanların da sonradan teşuva yapanlar olduğunu öğretmektedir.
Raşi’nin bu açıklamasına baktığımızda Tanrı’nın neden doğuştan dine yakın olanları ‘uzak’ olarak nitelendirdiğini anlamak pek de kolay değildir. Rabi Zamir Kohen bu kişilerin mitsvaları gözettiğini ancak bu gözetimin bir alışkanlıktan kaynaklandığını, duygu, heyecan ve şevk ile yapılmadığını öğretir. Çünkü küçük yaştan beri gelen alışkanlıklar insanı o yaşam tarzında yaşamaya belki zorunlu kılmıştır. Belki de kişi çok fazla araştırmadan bu yaşam tarzını benimsemiştir. Hâlbuki daha sonradan her şeyin bir anlamı olduğunu görerek ve öğrenerek mitsvalara sahip çıkanların yaptıklarında bir heyecan bir şevk vardır. Çünkü bu yolu görmüşler, benimsemişler ve bu şekilde yaşamanın gerekli olduğunu hissetmişlerdir. Her ne kadar her iki grupta da istisnalar olsa da alışkanlık halinde mitsvaları yerine getirme sıkıntısı hepimizde mevcuttur.
Çocuk yaşta mitsvaları uygulamaya başlayan kişi ‘uzak’ konumundan çıkmak için zaman içinde o mitsvanın nedenini, nasıl yapıldığını neden verildiğini anlamak ve öğrenmek zorundadır. Küçük bir çocuğun bunları bilmesi mümkün değildir. Zaten anlaması da beklenmez. Ancak eğer kişi ileri yaşlara kadar Tefilin’i sadece ‘takmak’ olsun diye her sabah koluna takıyorsa, onun içindeki ruhaniliği öğrenmemiş ise, öğrenmek için de bir çaba göstermiyorsa ‘uzak’ kalmaktan kurtulamayacaktır.
Rav Zamir Kohen tarafından kaleme alınan ‘Yaşamın Anahtarları’ kitabında Tanrı farkındalığına sahip olan bir insanın bedenin ihtiyaçları ile ruhun ihtiyaçları arasında doğru bir denge kuracağı yazılıdır. Bu dengenin ruh ile beden arasındaki birlikteliğin keşfini sağlayacağı ve her mitsvanın daha büyük bir farkındalık ile yapılacağı dile getirilmektedir.
Elul ayının içinde Roş Aşana’dan birkaç gün uzakta olduğumuz bu günlerde ne yaptığımız ve neler yapmayı düşündüğümüz hakkında bir fikrimizin oluşmuş olması gerekir. Önümüzdeki sene de rutin bir şekilde dua etmeye, Tefilin kuşanmaya ve dümdüz ruhsuz bir şekilde sadece olsun diye Teilim okumaya devam edecek miyiz? Yoksa dualarımızı daha anlamlı, mitsvalarımızı daha farkında, Tora okumalarımızı daha konsantre mi yapacağız? İşte Elul ayı bunlara karar vermek için gerçekten bizleri müthiş bir fırsat sunuyor.
TİZKU LEŞANİM RABOT NEİMOT VETOVOT