Asabiyiz

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
3 Ekim 2018 Çarşamba

Öfke üzerine yazı yazmak kimin haddine ama hadi deneyelim… İlk sebep olarak hayal kırıklığı geliyor aklıma. Bir strateji kurup, ona uygun bir senaryoyu oynamaya başladıktan sonra, o kafadaki hikâyenin aslında gerçekleşmeyeceğini anlamanın yarattığı çaresizliğin dışa vurumu. Merkezi akıl olduğu halde, başka aktörlerin acizliğinden kaynaklı rasyonel bir öfke bu…

İkinci aklıma gelen oryantal bir öfke anlayışı… Bir kişiye abartılı hayranlık ve anlam yükledikten sonra onun bu beklentilere cevap vermeye isteği olmaması durumunda duyulan nefret ve öfke… Önce ifrat, sonra tefrit. Bu tür öfke bana iki yaşında isteği yerine gelmeyince nöbet geçiren çocukların ruh hali gibi geliyor. Çabucak eğitilmesi gereken bir davranış şekli.

Öfkenin en çok beslendiği bir başka kanal ise bilgisizlik. Bilgi dağarcığı yeterli olan insanlar, egosunun zihnini bloklamasına izin vermez. Bilgi ile duygusallık hep ters orantılı oluyor. Cahillik insanlarda daha inançlı ve katı olma hali yaratıyor. Kendi doğrusuna karşı fikir üretene dair rasyonel olmayan bir öfke duyulmasına neden oluyor. Sürekli haklı olmaya çalışanlar,  tartma yeteneği sınırlı olduğundan taşkın ve öfkeli oluyorlar. Ve şiddet hakkı buluyor kendinde.

Bir de çok eğitimli olduğu halde diğer tarafın düşünce şekline hiç empati kuramayan Yeni Dünya öfkesi var: ‘gerçeği nasıl göremiyorsun?’ sözleri ile üste çıkmaya çalışan snob bir öfke… Sanki tek gerçek varmış gibi…

Bir de ‘aslında sakinim’ kisvesiyle püskürtülen öfke var. Sanırım benimki en çok bu kategoriye uyuyor. Uzun bir yapmacık olumlu paragraftan sonra gelen ‘ama’ cümlesi ile ifade edilen öfke. Bol ironi ve kavram karmaşası yaratan feci bir davranış şekli. Acilen tedavi edilmesi gerekenlerden…

Bir diğer neden de çaresizlik ve korku. Çaresizliğe neden olacak kadar büyük bir tehdit veya baskı altında olan kişi, durumla başa çıkamayacağını hissedince tamamen savunmasız üçüncü kişilere öfke duymaya başlar. Saldırganlaşır, ifadeleri sertleşir.

Hiç kimse tam olarak öfkeden arındığını iddia edemez. Gerçekten de sinirler alınmış gibi yaşanamayacağından öfkenin dozunu ayarlayacak ufak egzersizler belirlemeli her insan. Örneğin içinden 10’a kadar saymak. Derin üç nefes almadan harekete geçmemek. O anda en sevdiğin kişiyi gözünün önüne getirmek gibi… Bir takım nefsi kontrol edecek egzersizler, öfke dozunun kontrol edilmesini mümkün kılar.

Öfke, içte tutulursa ciddi fiziksel rahatsızlıklara neden olan bir durum. Dizginlemeye çalışmak aslında başka bir evrede daha büyük patlamalar ile ortaya çıkmasına neden olacaktır. Yani ara ara salınması gereklidir. Aksi takdirde dizginleme çabası, o konuya ve kişilere dair sağlıklı düşünmeyi bitirip hınca dönüşmekte.

Kısacası: ‘ara ara mazeretim var, asabiyim’ ben deme hakkınızı saklı tutarak, öfkeyi bedeninize ve ilişkilerinize zarar vermeyecek seviyeye indirin. Birazını da ara ara devreye alın. Bir şey olmaz…