Fenerbahçe’de bir süredir kaynayan kazan, 3-0 kaybedilen Çaykur Rizespor maçının ardından taşma noktasına geldi. Sezon başından bu yana ne dosta güven, ne de düşmana korku salabilen takım, geride kalan on maçın sadece ikisini kazanabildi. Fenerbahçe tam altı kez rakiplerine boyun eğerken, iki defa da sahadan beraberlikle ayrıldı. Bu süreçte sekiz gol atıp 16 gol yiyen Sarı-Lacivertliler, bir rekora imza atarak yedi haftası geride kalan ligde sadece yedi puan toplayabildi. Taraftar nezdinde sabırları sınayan bir ekip görüntüsü veren Fenerbahçe’de eleştiri okları teknik direktör Phillip Cocu, sportif direktör Damien Comolli ve başta Neustadter ile Reyes olmak üzere birkaç oyuncu üzerinde yoğunlaşıyor.
Fernandao, Giuliano ve Josef de Souza’nın yaz döneminde Suudi Arabistan takımlarına transferlerinden yaklaşık 25 milyon euro gelir elde eden Fenerbahçe, bu meblayı kendi düzenini yeniden kurmak için harcarken kanımca çok doğru tespitlerde bulunmadı. Geçmiş ve gelecek kariyerleri soru işaretleriyle dolu birçok futbolcu Sarı-Lacivertli bünyeye kazandırıldı. Bir sezon önce benzer bir şekilde kabuk değiştiren Galatasaray; Mariano, Maicon, Fernando, Ndiaye, Feghouli, Belhanda ve Gomis’i renklerine bağlarken, bu futbolcuların tamamı geçen süre içinde Sarı-Kırmızılıları sırtlayıp takımın değişmez elemanları oldu. Fenerbahçe’ye baktığımızda ise; yeni transferlerden Reyes, Jailson, Ayew, Frey, Slimani ve Benzia; geride kalan yedi hafta itibarıyla yetersiz görüntüleriyle ne yaralara merhem olabildi, ne de bu yönde ileriye dönük olumlu emareler verebildi. Yerli transferlerden Harun Tekin ve Barış Alıcı da beklentilerin altında kalan performansla ağustos ve eylül aylarını geride bıraktı. Bu aşamada transferlerden sorumlu yönetici ve kulübün hâlihazırdaki ‘futbol aklı’ Comolli’nin mutlak bir başarısızlığına dikkat çekmek şart.
Her ne kadar Hollanda’da PSV Eindhoven ile şampiyon olsa da, yurtdışındaki ilk teknik direktörlük tecrübesini acı gerçeklerle yüzleşerek yaşayan Cocu kulübede deyim yerindeyse şaşkınları oynuyor. Gazetecilik yapan bir vatandaşı, Cocu’nun içinde bulunduğu vaziyeti “Hollanda’da orman bekçisiyken, İstanbul’da trafik polisi oldu” sözleriyle yorumluyor. Şu bir gerçek ki; Cocu’nun özellikle Dinamo Zagreb ve Çaykur Rizespor maçlarında peş peşe yenen gollere kenardan hiçbir reaksiyon vermemesi saha içine direkt yansıyor. Sahada isyan çıkarıp ‘kavga’ etmeyen, kalede görülen gollere tepki göstermeyen, rakibini kurallar çerçevesinde ‘hırpalamayan’ oyuncu olmayınca hamur gibi dağılan bir takım karşımıza çıkıyor... Bununla birlikte ilginç bir istatistiğe dikkat çekmekte fayda var; Fenerbahçe bu sezon oynadığı on maçta on kez sarı kart görmüş. Maç başına bir sarı kart; oyunun hızı göz önüne alındığında düşük bir istatistik olarak değerlendirilebilir ve takımın kimliği adına belleğinizde bir algı oluşturabilir. Üstelik görülen on sarı kartın beşi hücum oyuncularına ait. İstatistikler yalan söylemiyorsa; defansif orta saha oynayan oyuncular da, savunmanın merkezinde görev alan futbolcular da rakibi ‘canından bezdirecek’ kadar agresif değil. Hâl böyle olunca; takımın kolay dağılması kaçınılmaz oluyor.
Bir de Ali Koç’u ele alalım... Kongrede ezici bir oy çoğunluğuyla başkanlık görevini Aziz Yıldırım’dan devralan Ali Koç, son dönemde sıra dışı tavırlar sergiliyor. Beşiktaş derbisinden sonra kullandığı ‘’Rakibi ezdik’’ şeklindeki ifadesi; Koç’un pek doğru olmayan bir tespitte bulunduğunun göstergesi... Ayrıca Çaykur Rizespor maçının ardından tribüne çıkıp taraftarlarla konuşan ve ‘’Bu futbolcular formanın ağırlığını bilemediler. Artık size sabredin diyemem’’ ifadelerini kullanan Ali Koç, oyuncuları hesap sorma anlamında taraftarın kucağına atıyor. Bir başkan olarak, tribüne çıkmak gibi belki de yapılabilecek en son eylemi gerçekleştiren Ali Koç, son kurşununu daha yedinci haftada sıkıyor...
Ezcümle; Fenerbahçe ile ilgili benim anladığım şu: 20 yıllık Aziz Yıldırım dönemi kapansa da, Ali Koç müthiş bir rüzgarı arkasına alıp başkan olsa da, oyuncuların büyük çoğunluğu değişse de Sarı-Lacivertlilerle ilgili yıllardır sorulan o soru hiç değişmiyor: Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali?