Kılçıksız Gaga

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
24 Ekim 2018 Çarşamba

Sonbaharı bile yaşayamadan yazdan kışa hızlı transfer yaptığımız bu sene, kış rehavetinin çökmesini engellemek için kendimi sinemaya attım. Evde televizyon, Netflix ve film programı da pazar günleri için cazip olsa da, sinema ekranında güzel bir filmi temiz bir salonda, dev ekranda, iyi bir ses sistemi ile seyretmeyi hala çok seviyorum. Geçtiğimiz pazar için merakla beklediğim, başrollerini Lady Gaga ve Bradley Cooper’ın oynadığı ‘A Star is Born’ (Bir Yıldız Doğuyor) filmini seçtim.  Dördüncü kere çekilen ‘A Star is Born’da eski versiyonlarında başrolleri oynamış Barbra Streisand, Judy Garland ve Janet Gaynor’un ardından, Lady Gaga beklenmedik bir seçimdi.

 

Beklenmedik dedim çünkü çoğumuzun aklına Lady Gaga deyince ödül törenlerinde giydiği, bakmak bile istemediğim çiğ etten olan meşhur elbise, tüyler, deriler, metaller ya da kozanın içinden çıkma kıvamında garip davranışlar geliyor. Son senelerde görselliği o kadar öndeki, bu filmdeki rolüne kadar sesini bile gerçekten dinlemediğimi fark ettim. Jackson Maine rolündeki Bradley Cooper’ın ilk yönetmenlik deneyimiymiş. Gerçek hayatında şarkıcı olmayan Cooper için ise iyi bir performans. Her ne kadar oyunculukları ve uyumları iyi olsa da, Cooper’ı her filminde Jennifer Lawrence ile başrol paylaşırken görmekten o kadar sıkılmıştım ki, Lady Gaga ile seyretmek taze bir nefes getirdi. İlk defa bir sinema filminde oynayan Gaga ile bildiğim kadarıyla şarkıcılık tecrübesi olmayan Cooper’ın uyumu, beklediğimin ötesindeydi. 

 

Jackson Maine karakterinin sesini beğenip âşık olduğu Ally karakterini canlandıran Lady Gaga’nın beni en çok etkileyen sahnelerinden biri, filmin başında makyajsız gördüğüm haliydi.  Filmde önce bir garson, sonra da Maine sayesinde keşfedilip şöhret basamaklarını tırmanan bir şarkıcıyı canlandıran Gaga’nın rol icabı takındığı doğallık, daha önce gerçek anlamda Gaga’nın doğal halini hiç görmediğimi hatırlattı. “Yolda yanımdan geçse tanımam” denecek derecede büyük bir farklılık var. İlk oyunculuk deneyimi için çok başarılı olan Gaga’nın zaten sesinden bahsetmeye bile gerek yok. Cooper’ın canlandırdığı Maine karakterinin alkol, uyuşturucu ve kulak çınlaması problemleri ise filmi “ne olursa olsun her daim mutlu” bir Hollywood filmi olmaktan çıkarıp, gerçekçi hale getiriyor. Ally’e olan aşkı, kendi kulak çınlama problemi ve alkol sorunu ile harmanlanınca, ortaya güzel müziklerin ötesinde seyredecek bir konu çıkıyor.

 

Lady Gaga’nın geçmişte giydiği bazı kıyafetleri düşünüyorum; bir daha hiç hatırlamak istemediğim etten elbisesi, yarı oyuncak bebek görünümde olduğu sarı saçlı beyaz elbisesi, neredeyse taşıyamayacağı ağırlıktaki metal elbisesi, tavuk kılığına girdiği elbisesi, kafasında çam ağacı olanı elbisesi, Altı döpiyes upuzun tüylü şapka ve kafasında deniz kabukları olan kombini, Minnie Mouse kıyafeti, denizkızı kıyafeti… Kim bilir, belki de bu kadarına gerek yoktu güzel bir sesi varken. Ya da filmdeki mesaj doğru ise, belki de vardı…