Biri bizi sonsuza kadar gersin!

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
24 Ekim 2018 Çarşamba

Bir daha da çözmesin. Hatta öylece heykel gibi kalsın bazılarımız, hiç bozulmasın. Cinsiyet batağında çürüyüp gitsin kimileri...

Sanırım kadınları ikna etmekten vazgeçtiğim için yazıyorum. Niye öyle bir derdim vardı ki? Bilmiyorum ben de sonradan fark ettim. Atatürk’ün kadın odaklı yaklaşımını fazlasıyla benimsemiş olabilirim. Kadınlara, kendi farkındalıklarının çok ötesinde değer vermesi yüksek bir bilinçlilik haliydi bana göre... Belki de küçüklüğümden beri çevremde olup bitenlere içerleyen empatlığımın sonucu böyle bir takıntım iyiden iyiye sivrilmiş olabilir.

Onun için biri kadınları artık sonsuza kadar gersin ve öyle bıraksın. Botoks, dolgu, ne varsa üzerimize üzerimize sıkılsın! Öyle şaşkınca donup kalalım…  

Çünkü bu evrime direniş hali yaradan ziyade duruma dönüştü. Örneğin sevgili okuyucular, bugün sadece kadın ve erkek diye ayırmak bir yana cinsiyetsiz toplumlara taşımalıydık farkındalığımızı. Ama daha kadın eşiğini bile geçemiyoruz. Bak Mahmut buna kadın deniyor, ya da Mualla sen de kadınsın…

Bir de kaş yapayım derken göz çıkaranlar var. Ya kadınlığı daha üstün sayma ucuna kayıyorlar ya da boyun eğiyorlar. Halbuki kör döngüden kurtuluş, rollerin her birini rol olmaktan çıkarmak. Oynamıyorum bu oyunu diyebilmek. Bu kadar basit mi? Çoğu kabul ederse basitleşiyor. Ama birbirini sabote edince kolektif bilinç kırılmıyor sadece taraflar ortaya çıkmış oluyor. Durum iyice karışıyor.

Kitap dünyasından bakalım mı? Senelerdir bir efsane gibi zaman zaman da rakamlarla desteklenen potansiyel kadın okuyucu diye bir şey var. En çok onların okuduğu belirtiliyor. Fakat buna dayanarak alıcısı olduğu en çok satan kitaplar, yönümüz konusunda kaygı verici. Kamyon edebiyatı demek haksızlık! Çünkü onun da başka bir kıymeti ve düsturu var. Aslından herhangi bir damperli kamyonun bile arkasına yazmaya değmeyecek kadar potansiyelini sadece erkek üzerine kuran yıkıcı ve aşağılayıcı seçimlerden bahsediyorum!

Kadınların, kendilerini bu kadar yok saymalarına ortak olmamak adına itiraz ediyorum. Ve çekinmeden sormak istiyorum. Çıldırdınız mı? Aklınız sahiden gitti, ayarlar yerinden mi oynadı? Sosyal medyaya mı adapte olamadınız yoksa çağın hepimizin üzerinde yarattığı genç ve güzel kalma baskısı mı felç etti beyinleri? Bir erkeğe sahipsen varsın, sahip değilsen yoksun gibi işe yaramaz toplum baskında mı ezildiniz? Size yüklenen değerleri nasıl çabucak giyiverdiniz? Ayrıca çok güzel diye sunulan her hapı ne diye içtiniz? Bu soruları tek tek yahut hiç de cevaplamayabilirsiniz. Fakat yazar, her zaman okuyucusunu okşamaz. Bazen de antipatik olma pahasına uyanış zilini çalma cesaretini gösteren başka türlü bir deliliktir. Yine de asıl soru şu, sahiden iyi misiniz?

Bütün kadınları ikna etme niyetinde değilim. Ayrıca zaten ben kimim ki kadınları ikna edeyim! Yahut dünyayı değiştireyim. Kabul ediyorum. Fakat o zaman değişime en açık varoluş gibi görünüp, bu kadar değişmeyenin kadınlar olduğunu ya kabul edelim ya da çaktırmayalım bari! Nesil nesil anlatanlar oldu. Mevlana, peygamberler, felsefeciler ve aklınıza gelen gelmeyenler dahil kim tam olarak kadınları silkelemeyi başardı? Bence hiçbiri. Birçok kadın, her bilgiye yine ucundan bakarak yine bildiğini okudu, okuyacak. Özellikle Türkiye ve çevresinde…

Sonra yine hayatlarından şikâyet ederken, değişime direndiğini iddia ettikleri adamlarla kavga etmeye devam edecekler. Sonra başka bir bilgiye sarılıp aslında her olanı, bu kez o bilgiye bağlayarak geçici uyuşmayı başka başka cümlelerde bulacaklar.

Bilgiyi özümsemek yerine yama olarak kullanan varlığa denir kadın!

Kusura bakmayın hanımlar fakat hepimiz bu yüzyıla az geldik, fena halde tökezledik!

Yahu adamlar sanki çok şahane evrim ötesi diye isyan edenleri duyuyorum. Evet gelişmedi. Lakin en azından dener gibi yapmıyorlar. İstikrarla değişmiyorlarsa zaten değişmiyorlar. Bilgi çöplüğünde kaybolmak yerine bünyeyi kendi bilgileriyle açlıktan ölmeyecek kadar besleyip, bir nevi savunuyorlar. Yaşamaya çalışıyorlar. Bu çok doğru bir yoldur demiyorum. Ama anlam arayışına sürüklenip bilgisel kirliliğe daha az sebep oluyorlar.

Aslında gerçekten gelişim esaslı bir dünyada yaşıyor olsaydık, hepimizin zaten bilgi denen kıymete şöyle ucundan bir dokunur gibi yapmadan kavramamız gerekirdi. Bilgiden deneyim üretmeyi genlerimize kazımak gerekirdi. Artık kas hafızası denen o alışkanlık zincirine sıkı sıkıya bağlanmak demekti.

O yüzden tüm bu satırlar size eninde sonunda olacağı söylüyor. Evren artık eskisi kadar yavaş değil hanımlar. Eskiden bir gecede değişen hayatlar dediğimiz kavramlarımız vardı. Şimdi sosyal ağlar sayesinde bir dakikada değişen hayatlara döndü. Dünyanın kısık sandığımız sesi ısrarla fısıldıyor. “Madem gerçekten değişmeye ikna olmuyorsunuz arkadaşlar, o zaman biri de bu oyunu bozmaya talip.”

Ben mi? Ne münasebet, tövbe! Ben de aynı kuşaktayım.

Ama oyunu bozacak olanı tanıyorum. Sadece ben değil siz de gayet iyi biliyorsunuz.

Hayat, karma, kader, dönüşüm, adına ne derseniz deyin son hızla artık kollarını kadınlara aça aça geliyor…

Küçük bir not: Kişilik ve dişilik meselesini farklı ve sarkastik bir üslupla dinlemek isteyenler için 4 Kasım’da Limmud’da konuşmacı olacağım. Hepinizi beklerim.