Instagram bizi neye hazırlıyor?

Ayşe ACAR Köşe Yazısı
21 Kasım 2018 Çarşamba

Sosyal medyada fotoğraf ve video paylaşımının en yoğun yapıldığı alanın (Instagram) kullanımı üzerine hepimiz az çok yorum yapıyoruz. Yaptığımız yorumlar olumsuz eleştiri içerirse bizi Frankfurt Okuluna kaydedeceklermiş gibi bir özgüven de taşıyoruz. İnsan/toplum davranış ve eğilimleri üzerine olumsuz tespitte bulunmayanın aydınlanmamış kabul edildiği bu aydınlanma tiyatrosunda sıkça tekrar edilen klişe repliklerden bazıları şöyle:

-Sosyal medya çıktı, insanlık bozuldu, kimse kimseyle yüz yüze görüşmüyor, nerede o eski insan sıcaklığı. (Bu konuda ne düşündüğümü “Teknoloji mi insan mı?” yazımda belirtmiştim.)

-Instagram’da herkes mutlu fotoğraflarını koyuyor, aslında herkes mutsuz. (Mutsuzluk da mutluluk gibi yaşamın içindedir, mutsuzluk anını fotoğraflayan insanın akli melekesinden derhal şüphe edilmelidir. Mutsuz anlar genelde en yakınlarla paylaşılır.)

-Herkes gösteriş yapıyor; yediğini içtiğini, giydiğini, gezdiği yerleri paylaşıyor, eskiden böyle miydi? Vallahi ayıp! (Eskiden de böyleydi; “Mahmut, Nerimanlar yeni bir koltuk takımı almış, çok güzel, ben de istiyorum!” ya da “Duydun mu Tacettin, Sadi Mazda 323 almış, vay be!” veya “Kısır gününde Selin’in yaptığı kurabiyeler bir haftadır mahallenin dilinde, aferin kıza!” Eskiden de böyleydi, sadece dünya bir mahalleye dönüştü, hepsi bu.)

Odaklanmak istediğim Instagram’da hikâye bölümünde yaptığımız anlık paylaşımlar. Akışta yapılan paylaşımlarla hikâyede yapılan paylaşımlar arasında bazı farklar var malum. Hikâye kısa süreli bir paylaşım alanı ve daha çok anlık ne yapıldığı, nerede olunduğuna odaklanıyor.

Anlık paylaşımları neden yapıyor olabiliriz?

Verilebilecek ilk yanıt: “Çünkü Instagram böyle kullanılıyor, madem kullanıyoruz o zaman amaca uygun kullanalım,” olabilir.

İyi de anı paylaşmanın amacı ne olabilir?

Anı paylaşma konusuna genel bir yanıt vermeyi deneyeceğim. İnsan sosyal bir varlıktır, yaşadığı anları zorunlu olarak paylaşır, hep paylaştı. Mağarada yaşarken mağarada geçirdiği anları, tarladan hasadı kaldırırken, fabrikada çalışırken, düğünde takı takarken, evde ailesiyle yemek yerken, parkta gezerken, işe giderken geçirdiği anlar hep başkaları tarafından da tanık olunan anlardır. Bu durum sosyal varlık olmanın zorunlu bir sonucudur.

Instagram’da anı paylaşmanın farklı bir yanı var; anılarımızı insanlarla biz paylaşıyoruz, anılarımızın paylaşılmasına sosyal varlık olmamızdan ötürü maruz kalmıyoruz. Burada hassas bir detay var; klasik sosyalleşmenin zorunlu mekânından (mevcut gerçeklik mekânı olan dünya) siber mekâna geçiş yapılırken birey hangi anını paylaşılacağına kendisinin karar veriyor olması. Paylaşılan anların genelde mutluluk anları olması hatta bunların sanal mutluluk olduğunun söylenmesi ayrı bir mesele, benim odaklanmak istediğim konu teknoloji üzerinden gelen yeni gelecek, yeni gerçeklik ve özgürlük konusu.

İnsanlık siber mekâna dumanla ya da güvercinle haber taşındığı an itibarıyla zaten geçmişti. Bir mekândan bir mekâna o mekânın yönünü belirleyen insan bedeni (aslında yalnızca beyni) olmadan başka araçlarla bilgi taşınması bir tür siber mekân kurulumudur. Şimdi daha gelişmiş siber mekânlar var hayatımızda ve bir sonraki aşama VR (virtual reality) teknolojileri ile sanal mekâna beden hologramımızla giriş yapmamız olacaktır.

Virtual Reality’nin Türkçe karşılığı olarak kullandığımız Sanal Gerçeklik ifadesindeki sanal kelimesinin Türkçe’de ‘gerçek olmayan’ anlamına geliyor olması meseleyi anlamamıza engel oluyor bence. (Virtual kelimesinin İngilizce anlamları arasında ‘asıl’ anlamı da var.) Bu sebeple VR teknolojisinin sunduğu olanaklara ‘yeni gerçeklik’ ya da ‘ikinci gerçeklik’ denilmesini daha doğru buluyorum.

Odaklanmak istediğim konu şuydu; Instagram’da anlık paylaşımları neden yapıyoruz? Bu olanak bize teknik olarak Instagram tarafından sunuldu, biz sadece olanağı deneyimliyoruz. Peki Instagram’ın bir amacı mı var yoksa çağın yeni eğilimlerini dikkate alarak bize bir teknoloji mi sundu? İkisi de olabilir. Instagram bizi bir şeye hazırlıyor olabilir ya da biz (insanlık) yeni bir arzu yaratmış olabiliriz. İkisini de içerecek şekilde sorayım:

Instagram bizi neye hazırlıyor olabilir?

Yaşamın (iş, özel, seyahat, sağlık, alışveriş, eğlence vs.) sanal gerçeklik üzerinden deneyimlendiği bir geleceğe hazırlanıyoruz. Sosyalleşmek için bir mekândan diğer mekâna bedenlerimiz gitmeyecek, muhtemelen buna ihtiyaç duymayacağı için. Hangi anının sosyale açık olduğuna bireylerin kendilerinin karar vereceği bir gelecek bu.

VR da bir düğün hayal edelim (düğün diye bir şey kalırsa tabi):

Herkes hologram bedenleriyle online katılıyor düğüne, takı takmak isteyen dijital takı takıyor, hologram bedenler birbirine sarılınca gerçek beden de hissediyor bunu. Düğüne bedenimizi götürmedik, evdeyiz. (Düğün için İstanbul’dan Ankara’ya gitme derdi, konaklama derdi vs. yok) Eskiden olsa düğüne gitmiş bulunduğumuz için salondan çıkamazdık, mecburduk. (3. halin imkânsızlığı; ya düğündesin ya da değilsin, 3. hal mümkün değil.)

İşte VR bize hangi anlarda düğünde online olacağımıza hangi anlarda offline olacağımıza bizim karar verdiğimiz özgürlüğü sunan teknolojiye deniyor.

Instagram Hikaye’de benim gördüğüm şey tam da bu; bir tür VR yaşama (yeni gerçeklik) hazırlık...