“Hepimiz bu ekonomik durgunluktan etkileniyoruz. Hamlet’in dediği gibi: ‘Olmak ya da olmamak, işte sorun bu. Gözü dönmüş talihin sapanına, oklarına için için katlanmak mı daha soylu, yoksa bir dertler denizine karşı silaha sarılıp son vermek mi onlara?’
Durumlar değiştiğinde bazen kuralların da değiştiği olur. Dün kırmızı olan bugün yeşile dönebilir. Aşağıdaki yukarıya, sağdaki sola gelebilir ve o kadar cesaretsiz, o kadar şaşkın olabiliriz ki yalnızca köşemize çekilmek, ağlamak ve kendimizi talihin sapanına ve oklarına teslim etmek isteriz. Öte yandan gerçek asla değişmez. Yaşamın ilkeleri iyi zamanlarda da, kötü zamanlarda da aynı kalır. Onun için size şimdi korkma ya da bir şey yapmama zamanı olmadığını hatırlatmak istiyorum. Şimdi “bir dertler denizine karşı silaha sarılıp onlara son vermek” zamanıdır.
Evet, harekete geçmeniz gerekiyor. Ama önce düşünün. Yaşamınız ve kariyerinizle ilgili gerçeği kabul etmeye ne kadar hazır olduğunuzu görmeniz gerekiyor. Genellikle kararlarınızı gerçek olana göre değil, gerçek olmasını istediğiniz duruma göre verirsiniz. Ya da “keşke gerçek olsaydı” dediğiniz duruma göre. Bu size felaket getirebilir. Kendinizi kandırmamalısınız.
Günümüz ekonomisinde sizin değeriniz nedir? Ne kadar değer taşıyorsunuz? Bu sorunun doğru yanıtını bulmak için zaman harcamaya değer. Birçok kişi “Ne kadar para alabilirim?”, “Birini bana ne kadar para ödemeye ikna edebilirim?”, “Ne kadar fatura çıkartabilirim?” ya da “Benim gibi insanlar genellikle ne kadar para alıyorlar?” gibi sorular sormaktadır.
Oysa en iyi kararları vermenizi sağlayacak olan soru şudur: “Bu durumda, bu kişi için, bu işletme için benim değerim nedir?”
Ekonomik kriz dönemlerinde bile hiçbir zaman kötü duruma düşmeyecek olanlar, kendi değerlerini ya da ürünlerinin değerini doğru bir şekilde belirleyen ve bu değeri müşterilerine kanıtlayabilenler olacaktır. Evet, değer bazen bir algıdır ama algılanan değer bile aynı anda milyonlarca insan için aynı olabilir. Bir yazar ve konuşmacı olarak ben, kitaplarımın ve konuşmalarımın değerini bilmek zorundayım. Değerimle ilgili gerçeği bilmeliyim. İnsanlar ‘The Traveler’s Gift’ adlı kitabımın parasını ödeyip de paralarının karşılığını aldıklarından emin olabilirler mi? Kitabın değeri var mıdır? Kitaptan öğrendikleri ve uyguladıkları, 20 dolar eder mi? Eğer öyle ise kitaplar satılmaya devam edecektir. Bir şirket bana konuşma yapmam ya da seminer vermem için para öder ve konuşmamdan sonra üretimde ve kârlılıkta bir artış olup olmadığını izlerse benim için sonuç ne olur? Bana yarar mı sağlar yoksa gelecek kötü zamanların habercisi mi olur? Benim verdiğim bilgiler ve gösterdiğim yolla, bana ödediklerinden daha fazla para kazanmışlar mıdır? Benim onlar için bir değerim olmuş mudur? Eğer olmuşsa beni çağırmaya devam edeceklerdir.
Zor dönemlerde işletmelerin, salt bir hoşluk olsun ya da adet yerini bulsun diye konuşmacı çağırma lüksleri yoktur. Onlara dürüstçe sormam gerekir: Size verdiğim hizmetin değeri nedir? Size maliyetimin üzerinde bir değer sunuyor muyum?
Yaşamlarımızda değer yaratmak isteriz. Bir arkadaş ve komşu olarak, toplumun bir üyesi olarak ve ailelerimiz için değer yaratmaya çaba göstermeliyiz.
Eşime değerimi göstermeye devam etmem gerekir. Yirmi yıldır benimle birlikte ve mutlu görünüyor. İlişkimizde, ettiğimiz yeminler dışında onun için değerli bir şeyler olmalı. Açıkça söylemek gerekirse Polly’nin bana göstermeye devam ettiği değer beni çok mutlu ediyor! Tabii ki yaşamınız hakkında, sormanız gereken spesifik soruları size söyleyecek kadar bilgi sahibi değilim. Sadece sorular sormanız gerektiğini biliyorum. Kendinizle, ürününüz ya da hizmetinizle ilgili gerçeği arayın. Yanıtlarınızın kalitesini, sorularınızın kalitesi belirler. Eğer iyi yanıtlar istiyorsanız iyi sorular sorun. Şu soruyla başlayın: Benim değerim ne?
Umudun kanıtı
Yaşamım boyunca 18 binin üzerinde şafak yaşadım. O sabahların çoğu olağanüstüydü. Neşe içinde ve şükrederek uyanmanın nasıl bir şey olduğunu bilirim. Bir koca olarak ilk sabahımı ve bir baba olarak ilk yeni günümü hatırlıyorum. Daha yalnızca beş yıl önce evimde oturup ‘Good Morning America’ programı ekibinin The Traveler’s Gift kitabımı dünyaya tanıtmasını izledim. Olağanüstü sabahlarım oldu.
İyi başlamayan, hatta saatler ilerledikçe daha da kötüye giden günlerim de oldu. Annemle babamın ölümlerinden sonraki sabahlar zordu. Bir köprü ayağının dibinde ya da bir yabancının garajında uyanmak eğlenceli olmuyor. Üç buçuk yıl boyunca 51 yayıncı tarafından reddedilmiş olması, ‘The Traveler’s Gift’ için cesaret kırıcı bir başlangıçtı. Kuşku ve korku içinde, moralsiz ve umutsuz uyanmanın ne olduğunu bilirim.
Bir kasırganın evimizi mahvetmesinin ertesi günü ‘yeniden başladım’. Faturaları ödeyemediğim için gazımı ve elektriğimi kestikleri günün ertesi sabahında yataktan kalkabildim. Hiçbir şey yakalayamadığım ve çalamadığım için aç sabahlara uyandım. İnsanlar verdikleri sözleri tutmadılar, iş planları bozuldu. Kendimi enkaz gibi hissettiğim sabahlar oldu.
Ne var ki bir düşünce zinciri en kötü zamanlarda bile bana yardımcı oluyor. Birincisi, yaşamda zor zamanların da normal olduğunu bilmek işe yarıyor. Üstelik zorluklar tek bir kişiye ya da gruba özgü değil. Hepimiz ya krizdeyiz ya krizden çıkmak üzereyiz ya da krize doğru gidiyoruz.
Ben ayrıca ruhumu, yüreğimi ve aklımı harekete geçirip ileriye doğru yürümemi sağlayan bir umut kanıtı keşfettim. En, en kötü zamanlarda bile hâlâ soluk alabildiğimi düşünüyorum. Eğer hâlâ soluk alabiliyorsam hâlâ buradayım demektir. Eğer hâlâ buradaysam bu, buraya gönderilme amacımı henüz tamamlamadığım anlamına gelir. Eğer buraya gönderilme amacımı tamamlamamışsam, yaşamımın en önemli kısmını henüz yaşamamışım demektir. Kaç yaşında olduğumun, ne kadar parasız olduğumun, ne kadar uzun süredir çabaladığımın ya da ne kadar bunalımda olduğumun önemi yoktur. Yaşamımın en iyi kısmının beni beklediğinin kanıtı işte buradadır! Hiç kuşku yok ki ileride atılacak daha çok kahkaha, daha çok başarılar, öğretilecek daha çok çocuk, etkilenecek daha çok arkadaş vardır. Beni çok şey beklemektedir. Bunun kanıtı da hâlâ soluk alıyor olmamdır. Hâlâ burada olmamdır. Şu an için ne yaşıyor olursanız olun, derin bir soluk alıp hâlâ burada olduğunuzu ve önünüzde yaşanacak güzellikler olduğunu hatırlamak yeterlidir.