“Gerçekler hem acıdır, hem de acıtır...”

Emre ALKİN Köşe Yazısı
12 Aralık 2018 Çarşamba

Şu an Türkiye’de iki grup uzman var. Birinci grup Türkiye’de iyi giden hiçbir şeyin olmadığını söylüyor. İkinci grup ise Türkiye’de her şeyin iyi gittiğini söylüyor. Bu iki grubun dışında kalanlar da bizleriz. Nedense, en çok bizim söylediklerimiz acıtıyor.
Anladığım şu: Aklı başında insanların ya da geçmişte yaşadığı nahoş anıları analizlerine katmadan konuşanların fikirleri daha çok acıtıyor. Çünkü bu fikirlere alınanlar ya da kızanlar içten içe bizlerin doğru söylediğini biliyorlar. 

Futboldan siyasete kadar her yerde aynı durumu yaşıyoruz aslında. Ortada bir sorun olduğunu ama hâlâ düzelme şansı olduğunu söylediğimiz zaman ciddi bir tepkiyle karşılaşıyoruz. Acaba hangisine daha çok kızılıyor? Ortada bir sorun olduğunu söylememiz mi, yoksa reçeteyi bizim sunmamız mı? Belki de her ikisi.

“Kimseye akıl vermeye gelmiyor...”

Uyguladıkları sistem sebebiyle sürekli olarak kaybetmekte olan futbol takımlarının yöneticileri de benzer şekilde kabahati başka yerlerde arıyor. İç çatışmalardan şikâyet eden yöneticiler, sorunun bizzat kendinden kaynaklandığını görmüyor. Dış Ticaret Rejiminden Vergi Uygulamalarına, Para Politikasından Teşviklere kadar Modelin birçok kısmında hata var. Sürekli “Neden olmuyor?” sorusu soruluyor ama, “Nasıl yapmışlar?” diye sormak kimsenin aklına gelmiyor. Çünkü modelin doğruluğundan o kadar emin ki uygulayıcı, başka bir fikri kabul etmek istemiyor.

Zaten zorluk da burada: İnsanları yanlış yolda oldukları konusunda ikna etmek zor. 233 milyar dolarlık döviz borcu almış olan özel sektör de, vergiler konusunda aşırıya kaçan Kamuyu da, sürekli maç kaybeden takımın yöneticisini de ikna etmek kolay değil. Hep başkaları hatalı, hep kendileri haklı. 

Hal böyleyken “Şu doğru değil” dendiğinde hemen tepki veriliyor. “Bir şeyler söylemeye çalışıyor, bir dinleyelim” diyen de yok. 

Tuhafıma giden bir başka şey de şu: Sürekli olumsuz konuşanlara gösterilen tolerans, yapıcı eleştiriyle çözümleri önerenlere hiç gösterilmiyor. Dolayısıyla meydan müzmin kötümserlerle müzmin iyimserlere kalıyor.