2019 Mağarası

Kimileri kutunun en köşesine çöker, öğrenilmiş çaresizliği kabullenir. Kimileri kutudan parçalar koparıp sabırla kutuyu kemirir ve kendini böylece dışarı bırakır.

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
18 Aralık 2018 Salı

Bugün bir gazetede okudum. Adam 22 yıllık evliliğinin ardından karısının kendisini yıllarca aldattığını öğrenmekle kalmıyor, evladı bildiği üç çocuğunun da babası olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyor. “Onlar benim kucağıma doğmuştu, okula ben götürdüm, her anlarında yanlarında ben vardım” diyecek naifliğinde anlatıyor durumunu. “Koca hayatım yalanmış” derken yıllar sonra ailem dediği herkes ortadan kayboluyor.

Diğer adam ise sanki korsan aile kurmuş gibi yıllar sonra çocukları ve kadını yanına alıyor. Kadın ise tuhaf bir istikrarla evli olduğu kocasından hiç çocuk yapmamış.

Hikâyenin neresinden tutarsanız tutun, kimin hayatının aslında koca bir yalan olduğu bakana göre değişir.

Ancak hayatın bakışı böyle değil. Kimin kime göre ne kadar dolu ya da boş bir yaşanmışlıklar bezendiğinin üzerinde durmuyor.

Hikâyeleri öyle büküyor ki; sonunda seni komple başka bir varoluşa atıyor. Bu hikâyede hayat, adamı hiç aile kurmamışçasına ve baba olmamış gibi filmini geri sarıyor. Adamın cebinde yaşanmışlar var ama artık onların sahibi ve sorumlusu değil. Böyle bir golü ancak hayat atabilir. Adam da çıktığı bu topta kendisini enteresan bir yere getirebilir.

Yine de hayat üzerine kafa yorduğumda aklıma başka açıklamalar geliyor. Hepimizin mağara devrini aslında hiç aşmadığımız ve aşamayacağımız gibi...

Herkesin çaresiz kaldığı bir dönem, devir, gün ya da en azından saat olmuştur. Çaresizlik sevilmediği yerlere gitmeyi daha çok sever. Kendisini iyi tanıyanlara pek uğramaz. Ama hayat onu sizinle muhakkak tanıştırır. Hatta kendinizi aşmanız gerektiğini size bütün kapılarını kapatarak söyler. Sizi boyunuzdan büyük bir kutuya koyar ki çaresiz kalın.

Kimileri kutunun en köşesine çöker, öğrenilmiş çaresizliği kabullenir. Kimileri kutudan parçalar koparıp sabırla kutuyu kemirir ve kendini böylece dışarı bırakır. Kimileri ise acemice yorulmadan zıplar. İşte mucizelerin tanrısı da tam onların naif vazgeçmeyişine gülümser. Ona en uygun eli tam da o kutunun üstüne denk getirir. Gel der usulca kutudan çıkartabilirim seni.

Çıkartırım demiyor ama dikkat edin! Hayat, sevdiği naif cesaretin yanına irade gelmiş mi ona da bakıyor. Onun eşlik etmediği naifliği fazla umursadığını sanmıyorum.

İnsanın tüm sınavları hep olduğu mağaradan çıkabilmesi üzerine kuruludur. Her bir çıkış, birinden diğerine geçmektir. Aslında bulunduğu en büyük mağarası dünyadan da ölünce çıkar.

Gariptir, her çıkış başka bir özgürlük vaadinde bulunur. Ama gerçeği yeni mağarasına alışmasıdır.

Dolayısıyla İnsan, mağarasını hiç terk edememiş bir varlıktır. Hep aksini sanmıştır. Her yaşam bölümü ayrı mağaralarıdır. Bedeni en yakın mağarasıdır. Ama İradesi yegâne mağarasıdır hatta kendisi iradeye mağaralık yapar ki; dünyada temsil ettiği iradeye de bekçilik ettiğini görsün.

Politik mağaralara girer çıkar bazen hatta girmek istemese de çıkamaz. Yaşadığı iklim üstüne branda gibi gerilir.

Kendi inançları, fikirleri en derin mağarasıdır çoğunlukla orada kaybolur insan.

Her defasından her şeyin daha iyi olacağına dair inancı onu oradan tutan tek şeydir.

Size mağaranıza sahip çıkın ya da onu terk edin diyemem sadece mağarada olduğunuz gerçeğini söyleyebilirim.