Belli bir yaş sınırına geldikten sonra, hayatımızda yer alan en önemli konulardan biri sağlıktır. Ortalamayı tutturmak için yapılması gereken de yıllık ‘check-up’lardır. İlkbaharda tamamlamam gereken doktor kontrolleri sonbahara, biraz da kışa sarktı. Ama azimle tamamlayacağım. En utandığım soru, doktorun, ‘Bayan Levi en son ne zaman görüşmüştük’ demesidir. Zaman hızla akıp gidiyor. Ne yazık ki, acil bir durum olmadıkça, bu konuda çok disiplinli değilim. Tam tersine son derece dakik olan eşim, geçtiğimiz hafta içinde her ikimiz için yakınımızda bulunan bir sağlık merkezinden check-up için randevu aldı. Daha doğrusu sağlık sigortamızın bize sunduğu bir olanağı değerlendiriyorduk.
Sabah aç karnına sokağa çıkmak benim için yeterince sıkıcı. Kahvaltı öncesi çok sevimsiz olurum. Çare yok. Merkeze vardık. İçerisi ana baba günü. Kağıtlarımızı verip, beklemeye koyulduk. Sehpalar günlük gazete ve mecmua dolu. Gözüm az ilerdeki çay makinesi ile tezgahtaki poğaçalara takıldı. Laboratuvar, röntgen ve her tarafımın jelle kaplandığı ultrason taramalarından sonra kendimi aile doktorunun odasında buldum. Geçen seneki verilerle yapılan karşılaştırmalardan sonra, tıbbi sohbet kısmına geçildi. ‘Önerim (x) ultrasonu ve ilaveten bazı kan değerleri daha yaptıktan sonra haftaya görüşmek’ dedi.
Çıkışta ödemeyi yaparken ikilime düşmedim değil. Sonuçta sağlık sigortamın bana sunduğu ücretsiz panelden yararlanmak yerine, hayli yüksek bir meblağ ödeyerek ayrılıyorum. Yapılanlar benim için mi gerekliydi, yoksa merkezin sağlığı için miydi?
‘Her işin başı sağlık’ deyip yolumuza devam ettik. İçimde kalmasın, gelecek ziyaretimde bir yerinde iki poğaça yiyeceğim.
↔↔↔
Çok keyifli bir polisiye roman okudum. Osman Hamdi Bey’le ilgilenenlere özellikle öneririm. Kitabın adı: Tekvin, yazarı ise Arif Ergin.