Bu sezon yeni başkanı ve yönetimiyle sezona başlayan Fenerbahçe, 3. farklı teknik adama emanet edildi. Fenerbahçe’nin bu sezondan önceki hatırladığım en kötü sezonu 2002-2003 sezonunda ligi 6. bitirdiği sezondu. O sezonda da üç farklı teknik adam görev yapmıştı. Werner Lorant yönetiminde sezona başlanmış, ardından sezon ortasında Alman çalıştırıcının görevine son verilmiş, yerine kulübün efsane ismi Oğuz Çetin getirilmişti. Oğuz Çetin ile de işler istendiği gibi gitmemiş, Çetin sadece 10 maç Fenerbahçe’nin başında kalabilmişti. Ardından ise Tamer Güney ile bu çileli sene sona ermişti.
2002-2003 sezonundan sonra ilk kez bir sezon içerisinde üç farklı teknik adam görev yapıyor Fenerbahçe’de. Bu sefer sezona girilirken Ali Koç yönetiminin ilk tercihi Hollandalı hoca Phillip Cocu olmuştu. Ali Koç aradıkları teknik adam kriterlerini şöyle sıralıyordu; 40-50 yaş aralığında, başarıya aç, genç oyuncular oynatmayı seven, kariyerini bulunduğu seviyeden üst seviyeye taşıma hedefi olan bir hoca. Cocu bu kriterlere elbette ki uygundu. Ancak ligde sadece 10 maç görev yapabildi Phillip Cocu. 10 maçta 2 galibiyet, 3 beraberlik, 5 mağlubiyet alarak 9 puan toplayabildi. Maç başına 0,9 puan yapıyordu bu ve Fenerbahçe’nin hiç de alıştığı bir performans değildi.
Ardından Cocu’nun yardımcısı Erwin Koeman getirildi göreve. Herkes geçici bir isim olarak bakıyordu Koeman’a; ancak ilk 1-2 maç takımdaki kıpırdanma ve kazanma isteği de umut oldu herkese. Devam edip ona göre karar verme politikası uygulandı. Herkes sezon sonuna kadar Koeman’ın takımın başında olacağını düşünüyordu artık. Ancak işler yine iyi gitmemeye başladı. Akhisarspor karşısında alınan 3-0’lık mağlubiyet Koeman’ın son maçı oldu. Hollandalı çalıştırıcı da ligde çıktığı 5 maçta, 1 galibiyet, 2 beraberlik, 2 mağlubiyet elde edebildi. Maç başına topladığı puan 1 oldu.
Son olarak Fenerbahçe’yi en son şampiyon yapan hoca olan Ersun Yanal’ın kapısı çalındı. En son şampiyonluk Fenerbahçe tarihinin en rahat şampiyonluğuydu. Taraftar Yanal’ı çok istiyordu. Yanal, yarım kalan işlerinin olduğunu düşünüyordu. Ali Koç ve yönetimi hiç düşünmemesine rağmen biraz taraftar baskısıyla, biraz da kendi deyimleriyle ‘hocanın kendilerini ikna etmesiyle’ Ersun Hoca’yı göreve getirdi. İlk maç Erzurum maçıydı. Erzurum, Fenerbahçe ile ligin son sıralarındaydı. Maç Kadıköy’deydi. Stat doldu. Herkes Ersun Hoca ile yeniden buluşmak için, yeni umutlar için stattaydı. Ancak beklenen galibiyet gelmedi ve maç 2-2 berabere bitti. İkinci maçında ise Antalya deplasmanındaydı Ersun Yanal. Bu maç da 0-0 berabere bitti ve yine galibiyete hasret kaldı Fenerbahçe. Bu iki maçın sonunda devre arası tatiline girdi lig. İki maça çıkmış oldu Ersun Yanal; 2 puan alabildi. İkinci yarının ilk maçında Bursa’da Bursaspor karşısındaydı Ersun Hoca’nın Fenerbahçe’si. İlk defa ilk yarıda gol buldular. İlk defa ilk devreyi galip bitirdiler. Ancak ikinci yarı takımın kondisyon eksikliği kendini gösteriyordu. Bunun üzerine Samet Aybaba maça ortak olmak adına ikinci yarıya iki değişiklik yaparak başladı. Bursaspor ikinci yarıya damga vurdu ve birçok kaçan pozisyonun ardından 89. dakikada Aytaç ile beraberlik golünü buldu. Üçüncü maçından da 3 puan ile ayrılamadı Ersun Yanal. Üçüncü maçının ardından 3 beraberliği var hocanın. Şimdilik maç başına aldığı puan Cocu ve Koeman gibi 1.
Değerlendirmek için çok erken. Ersun Yanal’ın Cocu ve Koeman’a göre daha fazla puan alabileceğine inanıyorum. Ligi bilmesi, camiayı bilmesi, taraftarın kendisini çok istemesi, kendini ait hissettiği camiada görev yapıyor olması; hepsi artı hanesine yazılması gereken doneler. Ancak bir diğer tarafta da takımın kapasitesi var. “Camia’ya sesleniş” programında Ali Koç ‘en az 3-4 tane transfer yapacağız’ dedi. Ancak ligin ikinci yarısı başlamış olmasına rağmen ortada henüz Sadık Çiftpınar transferinden başka transfer yok. Bu da Ersun Hoca’nın her ne kadar artılarla dolu doneleri olsa bile işi maalesef eksiye çeviriyor, çünkü maalesef şu andaki kadronun maç başı puan toplama oranı bana göre 1’den çıksa çıksa maksimum 1.5’a çıkarılabilir ki bu da Fenerbahçelinin yine alışık olmadığı bir rakam. Kadro o kadar yetersiz bir kadro ki başına gelecek teknik direktör ancak bir kıpırdanma yaratıp biraz daha yukarılara çıkarabilir takımı. Böyle bir kadronun şampiyonluğa oynamayla alakası olamayacağını düşünüyorum. Üzerine bir de psikolojik faktörler eklenince bu kadronun şu mevcut haliyle başarıya ulaşması oldukça güç gözüküyor. Bütün bu verilerden sonra ise insanın aklına şu soru geliyor: Acaba Phillip Cocu’ya biraz haksızlık mı edildi?