İstanbullu Gelin yakın geçmişi unutturur mu?

Mois GABAY Köşe Yazısı
20 Şubat 2019 Çarşamba

Önce ‘İstanbullu Gelin’in İsrail’in Viva kanalında rekor kıran izlenme oranları, ardından yerel basınımızda da ses getiren Özcan Deniz’in Maccabi Tel Aviv’in kullandığı Menora Mivtachim Arena’da yıllar sonra vereceği, biletleri birkaç saat içinde tükenen konser haberi ve son olarak da önceki gün İstanbullu Gelin dizi oyuncusu Berkay Hardal’ın etkinliği için Tel Aviv Fashion Mall’u dolduran İsrailli hayranları... 

Pazartesi akşamı haberi ilk ağızdan almak için değerli dostum Dr.Hay Eytan Kohen Yanarocak’ı aradım. Evet, İstanbullu Gelin ve oyuncuları İsrail’de Türkiye denince çoktan ilk akla gelen konu olmuş. Bu başarının sırrı, genellikle 45 dakika süren İsrail dizilerine göre uzunluğu ile tüm aile rahatça akşam izlenebilir olması, şiddet teması işlenmemesi, şüphesiz başta Özcan Deniz’in İsrailli kadınlar ve Aslı Enver’in de erkekler tarafından beğenilmesinde yatıyor. Bunun yanında dizide anlatılan hikâyede kimi İsrailli aileler kendilerinden de bir şeyler bulabiliyor. Siyasiler için aynı sözü söyleyemesek de İsrail için Türkiye halen geçerli ve sevilen bir marka imajı taşıyor. Dizi furyası ile birlikte çoktan ‘İstanbullu Gelin’ konseptli Türkiye turları satılmaya başlandı. Daha evvel ‘Muhteşem Yüzyıl’ ile İsrail’de yakalanamayan ilgi, bu dizi ile İsrailli turist için İstanbul’u da Antalya gibi bir çekim merkezi haline getirecek gibi duruyor. Nitekim Özcan Deniz için düzenlenen ikinci etkinliğin de biletleri tükenirken, İsrail’de en çok izlenen televizyon programlarından ‘Biri Bizi Gözetliyor’a VIP konuk olarak katılan Berkay Hardal’ın genç hayranları otelin önünde kuyruk oluyor. Bundan birkaç yıl evvel İsrail sokaklarında Türkiye denince akla ‘Mavi Marmara’ ve ‘One Minute’ gelirken şimdilerde ‘İstanbullu Gelin’ sevgisi çoktan sınırları aşmış. Kimi İsrail düğünlerinde dizinin müziklerinin çalınması bile yoğun ilginin bir göstergesi. Peki, İsrail’de havalar böyleyken, madalyonun öteki yüzü Türk toplumunda İsrail algısı nasıl dersiniz?

Kendilerini ‘Ümmet için videolar üreten bir fabrika’ olarak tanımlayan ‘Sözler Köşkü’ adındaki kuruluş sosyal medyada ‘Türkiye’de İsrail Bayrağı ile Fotoğraf Çektirmek’ başlığıyla bir video yayınlamış. Eminönü-Galata köprüsü civarında çekilen videoda İsrail bayrağını atan, yırtan vatandaşlar ‘Bilinçli Müslüman’ olarak adlandırılıyor. İçinde ‘Siyonist İsrail’ diye başlayan haber veya köşe yazısı bulunmayan gazete neredeyse eksik gibi algılanırken, başta Galata-Tophane arasında duvarlarda ‘Baby Killer İsrail’ yazıları bulunuyor. ‘Yahudiyim’ deyince ‘Estafurullah’ cevabı alınırken ‘İsrailli’ ise en iyi ihtimalle ‘O da insan’ diye karşılanıyor. Peki halkımızın ne kadarı İsrail’de 2 milyonu aşkın İsrailli Arap vatandaşın bulunduğunu, düzenli olarak İsrail pasaportları ile Türkiye’ye gidip geldiklerini biliyor? Geçtiğimiz hafta düzenlenen Varşova Konferansı ile birçok Arap ülkesi İsrail ile ilk kez masaya otururken dengelerin ortak düşman karşısında değiştiği görülüyor. Türkiye’nin ortak tarihten gelen mirasa sahip çıkıp, yepyeni ve yapıcı bir politika ile bu gelişmelerin dışında kalmaması, “En kötü barış, savaştan iyidir diyerek”, artık gerçekçi bir arabulucu olmak için fırsatlar yaratması gerekmez mi? Ancak her şeyden evvel siyasiden, gazeteciye ve en önemlisi de sokaktaki insana İsrail düşmanlığına son vermek gerekiyor.

↔↔↔

Bu makaleyi yazdığım esnada gözüm Fransa’da salı günü düzenlenen ‘Antisemitizme Hayır’ yürüyüşündeydi. Bir yanda en son cumartesi Sarı yeleklileri destekleyen Alain Finkielkraut’un karşılaştığı saldırı ile “Yeter Artık!” dedirten antisemitizm, diğer yanda ise onlarca sivil toplum kuruluşunun ve devletin antisemitizm karşısındaki duyarlı duruşu. Başta aydınlarımız ve siyasilerimizce örnek alınması dileğiyle...