“Günümüzde reklamı en yaygın ve yoğun bir şekilde yapılan ürün hangisidir?” diye bana sorarlarsa, cevabım “tabii ki sigara” olur…
Peki, neden?
Devam etmeden evvel hemen şu hususun altını çizeyim. Hayatım boyunca sigarayı ağzıma koymadım. Hâlbuki başta rahmetli babam, halam olmak üzere okulda ve çevremdeki yakın arkadaşlarımın hepsi içerdi. Dış seyahatlere çıkmaya başladığımda önce babama sigara, sonra patronuma puro (Montecristo No.5) getirmek baş ödevlerimden biriydi. Nedense, şahane ambalajlarına rağmen, ne biri ne öteki beni hiç çekmedi.
Şimdi devam edebilirim…
“Sigara sağlığa zararlıdır” kampanyası başlamadan evvel, sigara şirketleri (buna bizim Tekel idaresi de dâhildir) çeşitli yollardan ürünlerinin tanıtımlarını yaparlardı. Gazete, mecmua, ara sıra sinemalarda boy boy görünürlerdi. Özellikle otobüs, dolmuş ve taksilerde, bazen restoranlarda o kadar havasız kalınırdı ki milletin sigaralarını söndürmesi, pencere açılması için sık sık tartışma hatta kavgalar çıkarmak gerekirdi… Ancak tüm bunlar hayatın normal akışı içinde değerlendirilip pek üstünde de durulmazdı.
Şimdilerde sigara kelimesi hemen hemen her an ve her yerde görülüyor. Radyo’da, TV’lerde, tüm toplu taşıt vasıtalarında, dükkânların çoğunda, AVM’lerde, her türlü yemek yenen mekânlarda resmine rastlıyorsunuz… Ancak zararlı ve yasak kelimeleri ile beraber!
Bununla bitmiyor. Tüm sigara içenleri açık havaya alıyoruz. Düşünün şık beyler, güzel hanımlar gayet havalı bir şekilde kaldırım üstü kafe ve restoranlarda sigarlarını tüttürürken, bilhassa gençlerin onlara bakıp imrenmemesi mümkün mü? (Yakında sigaracılar içeriye ve gözden ırak yerlere alınacakmış.) Dahası var. Birçok şirket günde iki veya üç kere sigara içenlerin dışarı çıkıp on dakika mola almalarına izin veriyor. Müthiş bir sohbet, muhabbet imkânı… Ve içmeyenler bundan mahrum kalıyor…
Tüm bunları gördükçe ‘memnu meyvenin’ çekiciliği ikaz levhalarında ve alınan tedbirlerde sanki unutuluyor.
Esas suali de bu safhada sormak şart oluyor. Sigara ve tütünün zararları başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere tüm tıp dünyası tarafından tescil edildiğine göre tütün ekimi niye sonlandırılmıyor? Bırakın yasaklamayı, tütün üreticileri çeşitli tarım desteklerinden faydalandırılıyor.
Eh şimdi “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” deyimini kullanmak gerekmez mi? İzah etmeye çalışacağım.
Önce tütün üretiminden başlayalım. İlk bakışta böylesine yoğun ve yaygın menfi propagandaya karşı tütün üretiminin azalması gerekirdi, değil mi? Hiç te öyle değil. Sizi rakamlara boğmadan şunu not edelim. 1970’lerde dünyada 2,5 milyon ton tütün üretilirken günümüzde 7 milyon tona ulaşıldı. Üretimlerini en fazla arttıran ülkeler Çin, Hindistan, Brezilya ve ABD.
Ülkemizde tütünün macerası gerçekten tezlere konu olabilir. Günümüzde vardığımız durum ise: takriben 350 milyon dolarlık tütün ihraç ediyoruz ve 530 milyon dolarlık ithalat yapıyoruz. Yani hem dünyayı dumana boğuyoruz ve hem de duman için yurt dışına daha fazla para ödüyoruz.
Peki devletler, uluslararası kuruluşlar niye bu kadar etkisiz kalıyorlar? Hiçbir devlet kolay kolay sigaranın sağladığı vergilerden vazgeçmek istemiyor. Örneğin ABD tütün vergi gelirleri 13 milyar dolar, Kanada’da 8 milyar dolar. Çin ve Hindistan’ın topladıkları paralar ve bunların bütçelerine yaptıkları katkılar gerçekten dudakları uçuklatır.
Bu açıdan bakarsak, Çin, Hindistan, Afrika ülkeleri ve ABD’nin tüm sigara içen vatandaşları, alışkanlıklarını sürdürüyorlarsa, sanki ülkeleri uğruna ve bile bile ölmeyi göze almaktadırlar. Üstüne üstlük, ödedikleri ücretlerle diğer sosyal sigorta kurumlarının bütçelerine de katkı sağlıyorlar. Dolayısıyla, bunların kahraman olarak kabul edilmeleri gerekmez mi?
Ya sigara şirketlerine ne demeli. Dünyada en büyük altı sigara fabrikasının karlılığı, satışların düşmesine rağmen artıyor… Rakamlar dikkat çekici… Sigara endüstrisinin kârları, son elde edebildiğim bilgiye göre, 40 milyar dolara yaklaşmış vaziyette. Bunun yüzde 80’i ilk altı şirket tarafından sağlanıyor.
Başa dönersek, sigara içme reklamı mı yapılıyor yoksa sigara içmenin sakıncaları mı anlatılıyor, belli değil. Hele son zamanlarda dolaşan haberlere göre, sigara ile beraber kırmızı şarap içilirse, sigaranın akciğerde yaratabildiği zararlar çok azalıyormuş… Diğer bir deyimle alkollü içkilerden tahsil edilen vergiler de artacak. Vallahi aklımız daha da karıştı…
Sonuçta ve gerçekçi olursak, üretici, devlet ve sigara/tütün şirketlerinin menfaatleri temelde birleştiği sürece, sigara lafını çok daha sık işiteceğiz ve kokusunu da duyacağız.
Tavşana, “kaç!”, tazıya, “tut!” deyimine denk düşen çarpıcı bir örneği sunduğumu tahmin ediyorum.