Küresel sorunların arttığı, temel dengelerin çatırdadığı neredeyse her dönemde Yahudi düşmanlığı, güdenlerin dayattığı bir kurtuluş olmuş... Hangi kaynaktan beslenirse beslensin, antisemitizm, yığınların duygularını, düşüncelerini, davranışlarını ele geçiren iflah olmaz bir dürtü olagelmiş…
Sosyal bilimci Daniel Jonah Goldhagen, küresel antisemitizmin yükselişini ve yarattığı tehdidi irdelediği ‘The Devil That Never Dies’ adlı kitabının ‘Şeytan’ başlıklı ilk bölümünde, bitmeyen bu nefret hakkında değerli bir tespitte bulunuyor:
‘Antisemitizm bireyleri ve toplumları iki bin yılı aşkın bir süredir yönlendiren bir olgu. Uygarlığın tüm ekonomik, bilimsel, teknolojik, siyasi, toplumsal ve kültürel gelişmelerinden bağımsız, bunlara rağmen, hep var. İnsanları harekete geçirecek bir güç, daha önce hiç görülmemiş oranda birleştirici sosyal bir tutkal, tüm inanışların, ideolojilerin ve politik görüşlerin önünde her soruna deva…’
Belli süredir başta Fransa olmak üzere Avrupa’da ve dünyanın dört bir köşesinde, zaman zaman insan hayatına da kastedecek şekilde tırmanan bir Yahudi düşmanlığı görülüyor. Rasyonel düşüncenin ve davranışın ötesinde, Yahudi hedefe konuluyor… Aynı kitaptan alıntılamak istediğim şekilde: ‘Antisemitizmin ne hızla dağıldığı, nasıl anlamlandırıldığı, nasıl işlendiği, nasıl sloganlaştırıldığı şaşırtıcı: Yazılı, sözlü, sembolik, imgeci yollarla; gazeteler, broşürler, dergiler, resimler, filmler, televizyon dizileri, kitaplar, internet üzerinden; şiirler, romanlar, oyunlar, sözlü müzik, operalar aracılığı ile…’ yayılan bir nefret…
Bunu dini farklılıkla, ırkçılıkla veya güncel politik durumla izah etmek yetersiz… Yetersiz olduğu gibi, bu düşmanlığın beslendiği komplo teorilerini kurgulayanlara da hakaret mahiyetinde olur.
Yahudi halkı, en az, tarihte yerini almış ya da halen sahnede rol alan halklar kadar katkıda bulunmuştur uygarlığa… En az onlar kadar doğru, en az onlar kadar yanlış yapmıştır. Hal böyle iken, böylesi derin bir nefretin matematiksel nedeni ne olabilir?
Ne hazindir ki bu sorunun yanıtı basit bir denklemde yatıyor: Kolayca paraya ve nüfuza dönüştürülebilmesi!
Özgürlük, eşitlik, kardeşlik fikirlerinin beşiği Fransa’da, kimine göre Sarı Yelekliler hareketi ile vites arttıran ya da hareketin destekçisi bazı yazar / yorumcuların üzerinde durdukları gibi, bunu itibarsızlaştırma adına, içine sızan provokatörlerin yönlendirmesi ile ayyuka çıkan korkutucu söylem, bizleri nereye götürür? Dünyanın değişik yerlerinde ve bu arada kentimizde de yaşamlara kastettiği gibi, - Goldhagen’in kitabında sözünü ettiği -‘eleminasyonist’ bir kimliğe evrilir mi?
Bu satırların yazıldığı sırada Fransa’da, Marine Le Pen’in partisi FN hariç tüm siyasi partilerin ve birçok sivil toplum kuruluşunun katkıları ile gerçekleşecek ‘Ça Suffit’ mitingi gerçekleşmemiş durumda… Paris’ten yükselecek ‘Yeter Artık!!’ haykırışının, başta karanlığın dibinde debelenenler olmak üzere, tüm insanların kulağına çarpmasını diliyorum.
Yahudi düşmanlığı ile alenileşen böylesi kin ve nefret dalgaları, gelecek nesillere acıdan ve yıkımdan başka bir şey getirmeyecektir, şüphesiz!