Gündelik haller…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
13 Mart 2019 Çarşamba

Uzun zamandır görmediğiniz birine “Nasılsın?” diye sorduğunuzda genelde “Her zamanki gibi” kıvamında bir yanıtla karşılaşırsınız. Nezaketen sorduğunuz “Nasılsın?” sorusunu fırsat bilerek hayatın bütün dertlerini, hatta kendi dertleri haricinde tanımadığınız arkadaş ve akrabalarının derdini de sizin üzerine yığan birkaç istisna hariç – ki o tarz insanlar bambaşka bir yazı konusudur – genelde insanlar hayatlarının aynı olduğunu ima eder. Monoton bir hayatı pozitif anlamda değiştirmek bizim elimizde. Büyük paralar harcamadan her hafta sonu metroya ya da vapura atlayıp görmediğimiz bir yere gitmek, birkaç saat geçirip, yeni insan ve mekânlar görmek, en azından bir deniz havası soluyup eve dönmek her zaman mümkün.

 

Rutin dediğimiz hayatı ne kadar takdir ederiz? Ya da o hayat için ne kadar şükrederiz? Mesela bir araba sahibi olduğunuzda kendinizi şanslı sayar mısınız? Ya da bir cep telefonuna sahip olmak çok normal ve sıradandır değil mi? Apartmanda komşularınıza ya da sık sık karşılaştığınız insanlara gerçekten selam verir misiniz? Yoksa “aman çok samimiyet istemez” deyip onlara buzdolabından çıkmış sahte bir selam mı verirsiniz?

Bize sıradan gelen her olay aslında o kadar önemlidir ki… Geçtiğimiz pazar akşamı arabam servisteyken köpeğimin rahatsızlandığında hissettiğim birkaç dakikalık paniğin akabinde aradığım güzel kalpli bir komşum, iki kere düşünmeden sabahın 1’inde köpeğimi ve beni arabasına alıp veterinere götürdü. Bu da etrafımda güzel insanlar biriktirdiğimin kanıtı. Hayvan sevmeyen bir toplumda bir arabaya, acil bir durumda artık amacını unuttuğumuz cep telefonlarına sahip olduğumuz için ne kadar şanslı olduğumuzun da bir kanıtı. Her şeyin başı sağlık. Sağlıklı olmak ve sevdikleriniz sağlıklı olması monoton diye şikâyet edilen hayatlarda aslında en büyük şans. 

 

Monoton hayatınızın içinde bile şanslı olduğunuzu görmek için sevdiğiniz birinin hastalanmasını veya bu haftaki İstanbul - New York uçağında türbülans anında yaşanan korku gibi bir tecrübe yaşamayı beklemeyin. Sizi seven her insan ve etrafınızı sarmalayan, size sıradan gelen çoğu eşya da öyle… Yıllardır çamaşırlarınızı yıkadığınız çamaşır makinesinin bir anda bozulduğunu düşünün. Tamir ettirmek, tamiri imkânsızsa yenisini almak maddi imkânınız iyiyse bile vakit ve zamanınızı alır. Sağlık sorunu kadar önemli değildir, yanına bile yaklaşamaz ama şikâyet ettiğiniz rutininizi özlemenize sebep olur. 

Rutininizi pozitif anlamda bozmak ise çok kolay. Etrafı denizle çevrili bu güzel şehirde uzun bir deniz kenarı yürüyüşü yapabilir, hafta sonu metroya atlayarak bilmediğiniz bir semti gezebilir, yemek yemeğe düşkünseniz sokak lezzetlerini tadabilir, uzun zamandır aramadığınız bir arkadaşınızı arayabilirsiniz. Uzun zamandır öğrenmek istediğiniz bir lisanın kursuna gidebilir ya da evde lisan öğreten uygulamalardan çalışabilirsiniz.   Çocuklarınıza kek yapmayı öğretebilir, bir pazar günü avm yerine onlarla bir vapur yolculuğu yapabilir, kuşları besleyebilirsiniz. Bunların hepsi çocukların kafasında ufak tatlı anılar olarak kalır, gündelik hallerin renkli anları… Yapacak çok şey var, yeter ki sağlık olsun.