Futbol geleneklerin oyunudur ve futbolun en büyük geleneği takımlarıdır. Her takım beraberinde geçmişini, oyuncularını ve kültürünü getirir. Bir takımın taraftarı olmanın da en büyük özelliği bu geleneklerden gelir, maçtan maça takımı desteklemekle beraber taraftarlar takımlarının kültürünü saha dışında da destekler.
Futbol geleneklerin oyunudur ve futbolun en büyük geleneği takımlarıdır. Her takım beraberinde geçmişini, oyuncularını ve kültürünü getirir. Bir takımın taraftarı olmanın da en büyük özelliği bu geleneklerden gelir, maçtan maça takımı desteklemekle beraber taraftarlar takımlarının kültürünü saha dışında da destekler. Bu kültürler takımlara kişiliklerini vermekle beraber bazı rekabetlerin sporla sınırlı olmamasını sağlar. Birçok derbinin geçmişi, takımların aynı şehirlerde bulunmasının yanı sıra, takımların ‘değerlerin’in çatışmasına dayanır. Buna da en büyük örnek İskoçya’da Rangers ile Celtics arasındaki ezeli rekabettir.
Rangers 1872 yılında Glasgow’un batısında kuruldu. Celtics ise, logolarında yazan 1888’in aksine, 1887 yılında Glasgow’un doğusunda kuruldu. Celtics’in kuruluş amacı Glasgow’da yaşayan mülteci İrlandalılara yardım etmekti. Celtics’in ilk resmi maçı 1888’de Rangers’la yaptığı hazırlık maçıydı. 1890 yılında iki takım da İskoçya Futbol Liginin kurucu üyeleri arasında yer aldı. İskoçya’nın en büyük şehrini ikiye ayıran bu takımların kolektif adı ‘Old Firm’ diye geçer. Sebebi tam bilinmemekle beraber bu lakabın bir spikerin iki takımı sunarken “like two old, firm friends” (iki eski, sıkı dost gibi) demiş olması öne sürülür. Toplam 103 lig şampiyonluğuyla İskoçya futbolunu açık arayla yöneten iki takım, aynı zamanda 1888’deki ilk maçlarından beri dünya futbolunun en büyük derbilerinden birini oluşturuyor.
Rangers ile Celtics’in rekabet birçok temele bağlanabilir. Ülkenin en başarılı iki takımı olmaları ve İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’un batısı ve doğusunun çatışmasını simgeliyor olması Old Firm derbisi için yüzeysel kalır. Bu derbinin geçmişi 18. yüzyıldan beri İrlanda’dan İskoçya’ya yapılan göçlere dayanıyor. İskoçya’ya yerleşemeyen veya yerleşmekte sıkıntı çeken İrlandalıları desteklemek için İrlanda’nın resmi rengi yeşille özleşmiş Celtics kuruluyor. Öncesinde ise İskoçya’nın resmi rengi maviyi gururla giyen, ülkeye futbol konusunda öncülük eden Rangers kuruluyor. Özellikle 20. yüzyılda artan milliyetçiliğin bu iki ülkeyi temsil eden takım arasındaki gerginliği güçlendirdiği savunulabilir. Avrupa genelinde mültecilere karşı tutum da Celtics’in bir ‘mülteci’ takımı olarak eleştirilmesine sebep oldu. Artan milliyetçilikle beraber artan dini ayrım da ortaya çıktı. Çoğunluğu Katolik olan Celtics ile Protestanlığın dominant olduğu Rangers takımının dini rekabeti de bu derbinin kritik bir parçası. Celtics taraftarının yaklaşık yüzde 74’ü kendini Katolik olarak tanımlarken, Rangers taraftarının sadece yüzde 2’si kendini Katolik olarak tanımlıyor. Protestan oranlarında ile Rangers yüze 65, Celtics yüzde 10’lik orana sahip. Hatta birçok tarihçiye göre Celtics’in Katolik temeller uğruna kurulmuş olması zamanla Rangers’ı Protestan değerlerine sahip çıkmaya itmiş. Rangers’ın sahip olduğu bu değerler Protestanlıkla beraber Katolik nefretine dönüşmüş ve Katolik oyuncu imzalamama politikasını yaratmış. Celtics’den önce Katolik oyunculara sahip olmasına rağmen Celtics’in kuruluşuyla bu politikayı oluşturan Rangers, 1970-80 yılları arasında medyadan ciddi anlamda tepki gördü. Bu da 1989 yılında Mo Johnston ile anlaşıp 100 yıllık prensiplerini bozmalarına neden oldu. Celtics tarafından böyle bir yapılanma görülmemekle beraber kulübün tarihinde, Kenny Danglish gibi önemli isimlerin Protestan geçmişe sahip olduğu bilinir. Takımların sahip olduğu başka büyük bir zıtlık Kuzey İrlanda meselesi üzerinedir. Celtics taraftarı Kuzey İrlanda’nın bağımsızlığını savunurken Rangers taraftarının çoğu bu fikre karşıdır. Bu tarz sosyal konularda çoğunlukla farklı görüşlere sahip olunması da iki taraftar grubunu tarih boyunca birbirinden uzaklaştırdı.
Tabii takımlarla beraber gelen kültürel adetler taraftarlar ile sınırlı değil. Maçların öncesinde ve sırasında oyuncuların rakip takım taraftarlarına el hareketleri yapmaları yıllar boyunca görüldü. Oyuncuların maç sonrası taraftarın saldırısına uğraması da yaşandı. Rangers eski Kaptanı Barry Ferguson, 2000 yılında, kırmızı kart nedeniyle maçtan atılmasının ardından oteline gelen Celtics taraftarı ile şiddetli bir kavgaya karıştı. Celtics’in sahası Celtics Park’da Rangers’ın Yardımcı Teknik Direktörü Ally McMoist ile Celtics Menajeri Neil Lennon arasında 2011’de yaşanan kavgayı polisler ayırabildi. İki takımın birbirine karşı hissettiklerinin kulüp ve taraftarla kısıtlı olmadığı ortada.
İki takım arasındaki nefret 21. yüzyılda hafiflemiş gözükse de yakın gelecekte bir uzlaşma gözükmüyor. Geçen sene Rangers’ın kendi sahaları Ibrox Stadium’da, taraftar oylamasının ardından, Celtics’li taraftarlara 7000 yerine 800 yer vermesi ile Celtics de aynı azaltmayı Rangers taraftarına karşı yaptı. Bu deplasmana giden taraftarı ciddi şekilde azaltmakla beraber iki takımın birbirine Old Firm derbisinde bolca yer verme geleneğini de bitirmiş oldu.
Aradaki gerginliği 2012 yılında Rangers’ın yaşadığı maddi sıkıntılar hafifletmeyi başardı. Finansal olarak büyük bir borca batması ile Rangers’ın tasfiye edilmesi gündeme gelmişti. Yeni bir şirketin kulübü satın alması ile Rangers zorunlu bir el değişikliğine gitti ve üçüncü lige düşürüldü. 2016’ya kadar birinci lige çıkamayan Rangers’ın Celtics ile yaptığı maç sıklığının azalması kulüpler arası gerginliği azaltmanın yanında Rangers’ın ‘şikeci’ lakabını yemesine sebep oldu.
Günümüzde Steven Gerrard gibi bir efsanenin yönetimindeki Rangers ile Kieran Tierney, Scott Sinclair gibi yetenekli oyunculara ev sahipliği yapan Celtics arasındaki rekabet bitecek gibi durmuyor. Gerek dini, gerek milli sebeplerle olsun, şiddet ve nefret futbolda yer almaması gereken duygular. Ronaldinho’nun dediği gibi “Football is about joy. /Futbol keyifle ilgilidir.” Bizim gibi spor sevenlere düşen futbolun keyfini çıkarmak ve hem sözel hem de fiziksel şiddete izin vermemek.