Türk özel sektörünün yaklaşımları siyasetin yönünü belirliyor desem yanlış olmaz. Dün “Şimdi ekonomik reformlar” diyen kanaat liderleri gördüm. Hâlâ anlamamakta direniyorlar. İşler ‘vergi reformu’ oldu diye düzelmez. Öncesinden yapılması gerekenler var.
Ayrıca sürekli “Önce ekonomi” demelerinden anladım ki, adalet – özgürlükler - eğitim konusunda bir şikâyetleri yok. Ankara’yı da bu şekilde yönlendiriyorlar besbelli.
Darılmaca gücenmece yok. Bugüne kadar ‘reform’ adı altında sürekli ‘haksız rekabet’ talep eden sektörlerin bugün durumu ortada. Dünyada hiç kimse “Şu malı ya da hizmeti illa Türklerden almak istiyorum” demiyor. Fiyat kırarak rakiplerin arasından sıyrılmaya çalışan firmalarla dolu Türkiye. Hal böyle olunca, herkes teşvik istiyor. Ayrıca yabancı rakiplere karşı ithalat vergisiyle korunmak alışkanlık haline geldi. Enflasyonun gerçek sebebi özel sektörün rasyonel olmayan talepleridir desem yanlış olmaz. Maalesef, gelinen nokta gösteriyor ki, “taşıma suyla değirmen dönmez.”
“Asli işini bırakıp başka işlerle uğraşanlar...”
Türk iş dünyasının üyeleri “Çok para var” diyerek inşaata başlayınca, asli işini unuttu. Bu da yetmedi otel işine girdiler. Kendi asli işlerinde derinleşmek yerine, rüzgâr nereden esiyorsa oraya doğru döndüler. Pamuk ipliğine bağlı iş sözleşmelerle ciddi borçların altına girdiler. Bu sebeple durmadan vergiden muaf olmak istediler. Birçoğu da üretmekten vazgeçip ithalatçı oldu. Üretmeye devam edenler ise rekabet etmek için bürokratları ve bakanları yanlış yönlendirmeye başladılar.
Sonuç ne oldu? Beklenen oldu. Raydan çıkan ekonomik parametreler sonucu daralan büyüme ve fiyat istikrarında ciddi bozulma, üzerine de sertçe dalgalanan kurlar. Ben seçim sonuçlarına baktığımda, ekonomik koşulların en belirleyici faktör olarak ortaya çıktığını görüyorum. Bu sadece siyasetin değil Türk özel sektörünün tercihlerinin de bir sonucu. Ancak, demokrasinin Türkiye’de var olduğunu anlatması açısından da önemli bir gösterge oldu. ‘Halk İradesinin’ Türkiye’de geçerli olduğu tüm dünya tarafından anlaşıldı.
Peki, vatandaş siyasete mi mesaj verdi sadece? Hayır. Siyaseti yanlış yönlendiren iş dünyasına da mesaj verdi. Bundan sonra kanaat liderleri siyasetten bir şey isterken iki - üç defa düşünmek gerektiğini bilmeliler. “Şimdi ekonomi zamanı” gibi içi dolu olmayan sözler sarf etmek yerine, yapısal reformlar olmadan hiçbir şeyin dikiş tutmayacağını artık anlamak zorundalar.
Özellikle, çok uzun süredir kanaat liderliği yapan ekonomik aktörlere sesleniyorum. “Özel sektörün menfaati Türkiye’nin menfaatidir” diyorsunuz ama Türkiye’nin şu anki durumu sizin bu önermenizi boşa çıkarıyor. Çok şikayet ettiğiniz ‘vasatlıktan’ önce siz vazgeçin ve bundan sonra Türkiye’nin gerçekten menfaatine olacak ne ise, siyasetten bunları isteyin. Dost acı söyler.