Stockholm’ün kedili kafesi

David OJALVO Köşe Yazısı
25 Nisan 2019 Perşembe

Eylül ayında Stockholm’de kapanan Valand Pastanesi yerine, yeni bir kafe için inşaat başladı. Eski pastanenin birçok köklü müşterisi vardı ve yıkıma karşı bazıları imza kampanyası bile düzenlemiş. Altı ay süren çalışmanın ardındansa yeni konsept kafe konuklarını karşılamaya hazırdı. Stockholm ve İsveç’in ilk kedili kafesi ‘Java Whiskers’ açıldı. Sahiplerinin Japonya, Amerika ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde örneklerini inceleyerek geliştirdikleri bir fikir!

Kafeden içeri girdiğinizde solda camla ayrılmış bir bölüm görüyorsunuz. Ön tarafta kahve ve atıştırmalık siparişlerinizi veriyor ve ardından randevunuz varsa veya ortamın uygunluk durumuna göre kedili bölüme geçebiliyorsunuz. Burası dokuz kedinin yaşam alanı. Mobilyalar tarz, ortam nezih ve etrafınızda kedileri oynatabileceğiniz çeşitli oyuncaklar var. Duvarlarda kedilerin zıplayıp tırmanabilecekleri yüksek bölümler de kurulmuş.

İlk anda kulağa oldukça sevimli ve sempatik gelse de, bu kafenin ciddi kuralları söz konusu. Kafenin açılma iznini belediye, hayvanları koruma kanununa göre koşulların tamamlanmasıyla vermiş. Kediler düzenli bir şekilde veterinerce muayene ediliyor ve personele kedilerin iyi hissetmelerini sağlamak için özel bir takip listesi oluşturmuş durumda. Kedilerin emin ellerde izlendiğini bilmek güzel ve kurallar sadece kafé sahipleri için değil, ziyaretçiler için de konulmuş!

Kedileri beslemek yasak. Yaş sınırı var; 12 yaş altı çocuklar sadece pazartesi günleri erişkinlerin yanında kedilerle oynayabiliyor. Ziyaret süresi bir saat! Bu kafede kedilerin kendi odaları da var. Eğer kedi odasına çekilmek, uyumak veya oynamak istemiyorsa hayvanın özgür iradesini saygıyla kabullenmeniz gerekiyor. Kedilerin gece yalnız kalmaları üzerine bile kafa yorulmuş. Bu bir sorun olarak görülmüyor çünkü kedi barınağında kediler daha yalnızlarmış.

Kafenin varoluş amaçlarından biri de kedileri sahiplendirmek. Kediler özel bir kedi barınağından geliyor ve İsveç’te yaklaşık 100 bin evsiz kedi bulunuyor. Bu arada İsveç’te yeni yürürlüğe giren bir yasa gereği bir kez evcil hayvan edindikten sonra onları sahipsiz bırakamıyorsunuz. Yasa gereği ayrıca veteriner hayvanın iyi bakılmadığını gözlemlerse, devlet size yaptırımda bulunabilir.

Bu kadar özeni ve kuralı okuduktan sonra kedilerle sosyalleşmeye hazırsınız sanırım. Küçük (!) bir detayı atlamamak gerek. İnternetten randevu alarak kedileri sevmeye geliyorsunuz ya, bedava değil! Bir saatine 150 SEK (Yaklaşık 100 TL) ödemeniz gerekiyor. Nakit kabul edilmiyor. Bu fiyata kahveniz, kurabiyeniz de dahil değil. Şaka değil, gerçek. İsveç’te her şey parayla! İstedikten sonra köpeğinizle gidip, menüden köpeğinize yemek ısmarlayabileceğiz kafe de var Stockholm’de!

İsveçliler kedili kafelerini işlete dursunlar, benim hatırıma elbette İstanbul geliyor. ‘Kedi’ filminden kareler gözümün önünden geçiyor. Sokakta, parkta az kedi sevmiyor, beslemiyoruz. Birçok kafe ve lokantada yanımızda beliriyorlar, gözümüzün içine bakıyorlar ve onları kucaklarımıza alıyoruz. Biri çıkıp da “sevmek parayla” dese, “hadi oradan!” der lafı çarparız. İsveçliyse tüm sevimliliğiyle kediyi gösterip, paranızı çarpıyor.

Tüm bu gelişmelerin sonucunda çıkarabildiğim olumlu mesaj hayvan haklarına verilen önem. Türkiye’de hayvanlara uygulanan şiddet haberleri son dönemde artış gösterdi. Büyük kentlerde belediyelerin bu konuya daha çok önem vereceğine inanmak için bugünlerde yeniden umudum var.