Şemini Şel Pesah - Bir şükran klasiği

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
25 Nisan 2019 Perşembe

Pesah sederi uzundur. Uzun olduğu için de yemek yeme zamanı olan Şulhan Oreh sonrası çok fazla dikkat edilen bir bölüm değildir. Hele Birkat Amazon da okunup üçüncü bardak şarap içildiğinde geriye kalanları okumak veya üzerinde konuşmak çok da kolay gelmez. Ancak Allel içinde öyle bir parça vardır ki hem yıllık dualar sırasında tanıdıktır hem de önemi açısından konuşulmaya değerdir.

Yahudiler haftanın merkezine Şabat gününü yerleştirirler. Bilindiği gibi Şabat merkezi konumdadır ve ışığı ile bütün haftayı aydınlatır. Şabat günü dualarının merkezinde Şahrit duası yer alır. Bu duaların merkezinde ise ‘Nişmat Kol Hay’ parçası vardır.

 Ben iş Hay insanların Nişmat okudukları zaman çok özel kavanalar tutmaları gerektiğini öğretir. İlk üç sözcük olan Nişmat Kol Hay sözcüklerinin ilk harflerinin sayısal değerlerinin toplamı 78 sayısına tekabül eder. Bu sayı da Tanrı’nın merhameti çağrıştıran ismi olan dört harfli isminin sayısal değerinin üçle çarpımına denk gelir. Bir anlamda kişi bu sözleri söylerken Tanrı’nın merhametinin üç misline nail olduğunun konsantrasyonuna varmalıdır.

Bilindiği gibi Şabat günleri hepimize fazladan bir ‘neşama yetera’ gelir. Bunu bir kerede alabilmemiz mümkün değildir. Bunu üç kerede alabiliyoruz. Nefeş’i ilgilendiren ilk parçanın alınış zamanı Nişmat kol Hay sözleme zamanıdır. Ruah ile ilgili kısım Amida başında “Ad… sefatay tiftah” söylendiğinde gerçekleşir. Neşama ile ilgili kışım ise Musaf sırasında okunan Keter bölümünde ‘aye’ sözcüğü okunurken bedenimize gelir.

Pesah gecesinde Allel sonrasında Nişmat Kol hay okunur. Bu okunurken belli şeyler deklare edilir. Öncelikle Tanrı’nın yaptığı her şey bizim iyiliğimiz içindir. Tanrı dünyayı ‘hesed’ dediğimiz iyilik ve ‘rahamim’ dediğimiz merhamet ile idare eder. Ölüleri dirilten, hastaları iyi eden, düşkünleri kaldıran, konuşma yeteneği olmayanlara bunu sağlayan, bilgeliğini yitirenlere bunu tekrar veren hep O’dur. Deklarasyonun devamında da sadece O’na teşekkür edilebileceği ve şükran duyulması gerektiği ifade edilir. Burada bunu belirtmenin gerekliliğini Amida duasının sekizinci berahası olan ‘Refaenu’ berahasını daha iyi anlamak suretiyle çözebiliriz.

Refaenu berahasında “ki teilatenu ata – methiyelerimiz sanadır” ifadesi yer alır. Diğer isteklerimizi sıraladığımız hiçbir berahada bu ifadeye rastlamayız. Çünkü burada insan, sağlığın kimin tarafından geldiğini anlamak konusunda yanılgıya düşebilir. Kişi sağlığına kavuşmasının nedeni olarak doktoru veya ilaçları gösterebilir. Bu aracılar gerçek olsa bile asıl sağlığa kavuşturanın Tanrı olduğu bilinci akıldan çıkarılmamalıdır. Bunun için bu berahada bu ifade yer almaktadır. Benzer biçimde Nişmat bölümünde yer alan birçok şey ancak Tanrı’nın yardımı gerçekleşebilecek olan şeylerdir. Bunun için de O’na teşekkür cümleleri vardır. “Ulha levadeha anahnu modim – sadece Sana biz şükranlarımızı sunarız.

Burada akla başka bir soru da gelebilir. Tanrı’nın henüz yapmadığı ‘tehiyat ametim’ gibi şeyler için de O’na teşekkür ediyoruz. Bu inancın görülen işaretleri nelerdir?

Rabiler her şeyden önce zamanı gelince bunun gerçekleşeceğini beyan ederler. Bu yüzden vefat edenler kıyafetle gömülürler. Uyandıklarında çıplak olmamaları için bu gereklidir. Herkes aynı kıyafeti giyer çünkü Maşiah zamanında kıskançlık yoktur. Herkes birdir. Mezarlıkların ve mezar yerlerinin belli olması buna işaret eder. Gemara bilginleri ölüleri diriltme yetkisine sahiptiler. Bunu neden kullanıp kullanmadıkları bilinmez ama bunu bilirler. Maşiah zamanında ise herkesin yanına gelinerek isimle seslenmek suretiyle bu gerçekleşecektir. Bu büyük sevinç uyandıracaktır. Pasuk “samehenu kimot initanu – sıkıntılı günlerimiz gibi bize sevinç de ver” demektedir. Sıkıntılarımız büyüktür ama sevincimiz çok daha büyük olacaktır. Geula yakındır. Özellikle içinde bulunduğumuz ay olan Nisan, Geula ayıdır. Birinci geula burada nasıl gerçekleştiyse final geula da burada gerçekleşecektir.

Aslında gerek burada Nişmat parçasından okuduğumuz gerekse her sabah Berahot okurken söylediklerimizi her gün yaşamaktayız. Rabiler Zohar’da uykunun ölümün altmışta biri olduğunu söylerler. Bir ölünün üzerine gelen tuma gibi her sabah üzerimizde tuma vardır ve Netilat Yadayim yapmak suretiyle bunu bertaraf ederiz. Bu bir nevi ‘tehiyat ametim’dir. Biz sabahları düşkünleri kaldıran ‘zokef kefufim’ için dua ederiz. Gece biz yatarız sabah bizi kaldırdığı için teşekkür ederiz. Uyurken gözlerimiz kapalıdır. Uyandığımızda bunların açılması için ‘pokeah ivrim’ berahamızı söyleriz.  

Tanrı’ya teşekkür etmek bizleri O’na yaklaştırır. Ancak bizler bunu genellikle ihmal ederiz. İki meleğin hikâyesi bunu ne kadar ihmal ettiğimizi gösteriyor.

İki melek birer sepetle beklemektedir. Bir tanesinin sepeti ağzına kadar doludur. Diğer sepet ise hemen hemen boştur. Sepeti dolu olan melek boş olana sorar: Neden senin sepetin çok fazla dolu değil. Melek yanıtlar. Sen insanların istekleri ile ilgili dualarını topluyorsun. Ben ise insanların istekleri gerçekleştikten sonraki teşekkürlerini topluyorum.

ŞABAT ŞALOM, HAG SAMEAH VETİZKU LEŞANİM RABOT