Dünün şifacılarından bugünün bilimine

Hanımeli kokusuna uyanmak, bahara uyanmaktır.

Dalia MAYA Köşe Yazısı
8 Mayıs 2019 Çarşamba

Kokunun yaşamımızdaki önemini biliyor muyuz biz şehir çocukları? Doğduğumuz andan itibaren hiç bir an kapılarını kapatmadan, hiçbir filtreden geçirmeden aldığımız kokuların her birini bir de farkında olarak almak var.

Mutfakta kabaran ekmeğin, kızaran böreğin, kaynayan çorbanın, sokakta -o da çoğu semtte giderek yok oluyor ya- zanaatçının, ne bileyim, misal, lostracının ya da mobilyacının imalathanesinin kokusu... Sağlığın kokusu, hastalıkların kokusu. Ölüm kokusu var bir de. İlla ki anne kokusu, kokuların en güzeli belki, bebek kokusuyla beraber. Doğanın kokusu... Hayatlarımızı hapsettiğimiz şehirler boyunca uzak kaldığımız... Unuttuğumuz... Bilgisini ve bilgeliğini yitirdiğimiz doğanın kokusu var... Ortaçağ’da cadılaştırdığımız şifacı kadın ve erkeklerin zamanın karanlık mağaralarında unutulan, bedeni ve ruhu sağaltıcı formülleri günümüzde bilimsel araştırmalar sonucunda bitkilerin ve esansiyel yağlarının farklı uygulamalarla tıbbi tedavi reçeteleri olarak gündeme gelmekte...

Doğal ortamımızda bizim sağlığımızı dengeleyen doğal bitkilerden elde edilen kokular, esanslar... Bırakın faydalarını, şehirleştikçe artık isimlerini dahi bilmediğimiz bu bitkiler bugün sanat gibi uygulanabilen bir bilim dalı olan aromaterapi aracılığıyla insanların duygularını kırmayan, onaran bütüncül bir bilim alanı olarak sağlık, kozmetik alanlarında ve masaj yöntemleri ile bizlere yeniden ulaşıyor. Mesela İngiltere’de hastanelerde birçok hastalığın tedavisine aromaterapi destek veriyor.

Modern dünyanın unuttuğu bu kadim bilgileri bedeni olduğu kadar ruhu da onaran, ruha da hitap eden yapay zekanın giderek artarak kullanımıyla daha kişiye özel terapiler önerilebilecek bir bilim dalı aromaterapi. Geçtiğimiz hafta sonu takip etme şansına erdiğim ve Doç. Dr. Aytuğ Altundağ başkanlığında tıp, parfümeri ve gastronomideki karşılıklarının yanında, koku ve tatların hayatlarımızı, beklentilerimizi ve zevklerimizi nasıl etkilediğinin tartışıldığı Koku ve Tat Zirvesinde aromaterapinin ülkemizde de hekim tarafından reçete olarak yazılması gerekliliği konuşulan konular arasındaydı.

↔↔↔

Bahar kokusu yaz kokusuna dönmeden, hazır da önümüz anneler günü iken, hâlâ yanınızdaysa tutun annenizi, anneannenizi, babaannenizi ya da ailenizden yakın hissettiğiniz büyüklerinizi elinden, atın kendinizi doğaya. Yürüyün. Bu sefer fark etmeye çalışın her bir notasını aldığınız kokunun. Durun ve nefes alın. Kaynağını keşfetmeye bakın. Düşünün, -2013’ten beri İstanbul’un koku rotalarını çizmekte olan Sanatçı Cansu Şakular’ın da dile getirdiği gibi- bu kokuyu ilk nerede almıştınız? Hangi duyguları, hangi hissiyatları taşıyor koku size? Günün hangi saatlerinde, hangi koşullarda hangi ruh hallerinizde gezmektesiniz? Fark edin, farkında olun kokuların. Ve vazgeçin hızlı endüstriyel gıdaları tüketmekten. Geleneksel tariflerimize yönelin. Yerel ve geleneksel gıdalarımızı tadın; alın getirin mutfağınıza, çıkarın büyük annelerinizin tariflerini. Yansın ocaklar, kaynasın tencereler. Doğada ve yuvanızda, genişletin koku ve tat hafızanızı. Çünkü artan her koku farkındalığı ve her tat farkındalığı daha zengin, ve çoğunlukla da daha mutlu bir hayat sunar insana.