İstanbul İstanbul taşın toprağın altın

Dr. Elif ULUĞ Köşe Yazısı
15 Mayıs 2019 Çarşamba

Biz, yani modern Türkiye’nin evlatları her türlü seçimden geçtik, geçiyoruz ve geçmeye de devam edeceğiz. İlk seçimler nasıl ve ne zaman olmuştu diye sizle hasbıhal edeceğim. Osmanlı Devleti dağılmasın diye düşünülen çareler arasında bulunan metotlardan biri de 19. yüzyılın son çeyreğinde mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçilmesidir. Meşrutiyetin ilanı için anayasa ve meclis gerekliydi. Bu amaçla Türk tarihinin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi özel bir komisyona hazırlatılmıştı. Seçimlerin yapılabilmesi için de ‘Talimât-ı Muvakkate’ denilen geçici bir kanun hükmünde kararname çıkarılmıştı. Bu kararnameye göre yapılan seçim sonucu belirlenen 80 Müslüman ve 50 gayrimüslim milletvekilinden oluşan ilk Osmanlı Parlamentosu 19 Mart 1877 tarihinde padişahın huzurunda ilk oturumunu yapmıştı. Bu meclis 28 Haziran 1877 tarihine kadar birinci dönem çalışmalarını devam ettirmişti. İlk milletvekilleri seçimleri yapıldığında ülkede siyasal parti namına hiçbir şey yoktur. Aslında II. Abdülhamit’in bir oldubittiyle kısa bir süre sonra halledeceği ilk Osmanlı Meclisi Mebusan’ı; Padişah’a rağmen Padişah ile birlikte olamazdı zaten. Osmanlı modernleşmesinin en temel çelişkisi burada da karşımıza çıkar Batılı kurumların yanında geleneksel kurumların da yaşamaya çalışması... Atatürk Türkiye’si tüm geleneksel ve köhneleşmiş kurumları ortadan kaldırmış ve neredeyse iki yüzyıldır yaşanan ikiliğe son vermiştir.

Talimât-ı Muvakkate’ye yani şimdiki anlamıyla Kanun Hükmünde kararname sayılan seçim esaslarını belirlenirken ‘İstanbul ve Mülhakâtı’ yani ‘çevresi’ denilmiştir. Daha sonra yayınlanan ‘Beyannâme’ ile İstanbul ve çevresi 20 seçim dairesine bölünmüş olup her daireden iki kişi ikinci seçmen olarak seçilecektir. Bugün 39 ilçeden oluşan 18 milyonu aşan dev nüfusuyla adeta canavarlaşmış İstanbul, 1876’da 20 ilçeden oluşuyordu; demek ki yani kaba bir hesapla bakarsak iki katına çıkmıştır büyüklük ve genişleme olarak diyebiliriz.

İkinci seçmenleri seçebilmek için seçmenlerde bulunması gereken niteliklerse; seçim yapılan dairenin ahalisinden olmak, Osmanlı vatandaşı olmak, emlak sahibi olmak, 25 yaşından büyük olmak gibi. İstanbul ve civarı için çıkarılan Beyannâme, seçimlerle ilgili bazı hükümler de içermektedir. Örneğin; İstanbul için beşi Müslüman ve beşi gayrimüslim olmak üzere toplam on mebus seçilecektir. İstanbul ve çevresi 20 seçim dairesine ayrılmış olup bunlardan 18’i İstanbul içinde, 19. daire Kazâ-i Erbaa ve Makarrı Köyü ve Ayastefanos yani şimdiki adıyla Yeşilköy, 20. daire ise İzmit Sancağı ve civarıdır. Seçmenler için her mahallenin muhtarı bir defter düzenleyecektir. Bu defterlere kayıt olabilmek için en az bir seneden beri İstanbul’da ikamet etmiş olmak şarttır. Önce İstanbul ve civarındaki seçmenler 40 seçmen belirleyecek sonra da bu belirlenen 40 kişi, seçtikleri on kişiyi İstanbul vekilleri olarak meclise gönderecekti.

Kazâ ve livâlarda yani vilayetten küçük kazadan büyük yerleşim birimlerinde hazırlanan kapalı zarflar valilere teslim edilir ve Vilâyet İdare Meclislerinin de onayı alındıktan sonra 15 kişiden oluşan bir komisyon huzurunda zarflar açılarak oylar sayılmış ve en çok oy alanlar, o vilayetin mebusu olarak belirlenir ve evrakları vali tarafından Şurayı Devlet’e gönderilir. İstanbul için oy verme süresi beş gündür. İstanbul ve civarında ise 25 yaşını bitirmiş bütün vatandaşlar seçmen olarak kabul edilmemişti. Seçmen olabilmek için “emlâke mutasarrıf olmak” yani mülk sahibi olma şartı aranmıştı. Yani mülk sahibi olmayanlar yani sıradan halk, orta veya ortanın altında gelir grubunda bulunan insanların yaptığı bir seçim değil kodamanların seçimidir; sıradanlar erkek bile olsalar seçimlere katılamamışlardı.

Bugün tüm bunlar geride kaldı. Şükürler olsun artık zengin, fakir, önde gelen arkada kalan; kadın erkek; 18 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşı seçiyor, seçebiliyor. Şimdilerde izlediğim bir belgesel var. Alexandria Ocasio-Cortez’in adaylık hikâyesinin anlatıldığı ‘A knock down the House’ belgeselinde genç, kararlı, özgüvenli, ikna edici, duygulu, çok cesur, azimli, üstün beyaz ırktan değil, hispanik, hayatını kazanmak için garsonluk yapmış, her şeyiyle çok ilham verici bir hikâyesi olan bu harika kadın; rakibi zengin ve kodaman Joe Crowley’e karşı ciddi bir zafer kazandı. Bizde de dağdaki çobandan üniversitedeki hocaya kadar herkesin oyu aslanlar gibi eşittir. Yurdumda seçime katılım ABD’deki gibi seyrek değil de neredeyse tamdır. Ama gel gör ki aşamadığımız duvarlar duvarlar duvarlar, zorluklar zorluklar, aşılmaz engeller, alt üst oluşlar, yeniden başlangıçlar, apansız sonlanmalar. Allah’ım Türkiye’yi çok seviyorum, koru ülkemi…