Bu duygu inanılmaz

Meyzi ADONİ Köşe Yazısı
12 Haziran 2019 Çarşamba

Yeni yüzler görmek, yeni hikâyelere şahit olmak ve en önemlisi başkalarının başarılarına şahit olacağını bilmek inanılmaz bir duygu. Bu sadece tanıdığımız insanlar için geçerli değil. Her gün sokakta gördüğümüz birinin de değişimini gözlemleyebiliriz ve bu bize mutluluk verebilir. Ya da tuttuğumuz takımdaki o genç ve yetenekli çocuk günün birinde çok büyük bir takıma transfer olduğunda da onun için çok içten duygular hissedebilir, sanki çok yakınımızdan biriymiş gibi mutlu olabiliriz. Hep söylüyorum, bir kez daha söyleyeceğim; sporun insanları bir araya getirmek gibi mükemmel bir huyu var. Hiç tanımadığınız bir sporcuyla öyle bir bağ kurabiliyoruz ki, her anını takipte olmak bize mutluluk veriyor, gururlu hissettiriyor.

Daha yedi yaşında küçük bir tenisçiyken televizyonda Nadal’ın ilk Roland Garros şampiyonluğunu görerek o günden beri hiçbir turnuvayı kaçırmadan izlemeye çalışan biri olarak, son iki haftadır neredeyse planlarımın çoğunu Roland Garros izlememe müsaade edecek şekilde yaptım. Grand Slam’lerin çok ayrı bir havası var ve her seferinde o turnuvanın en güzel anlarına şahit olmak insanı çok özel hissettiriyor. Bu turnuvayı takip ederken içimde çok farklı bir his vardı. Nadal beklenilen altında bir toprak sezonu geçirmesine rağmen yine favoriydi, Djokovic formdaydı, Federer uzun bir aranın ardından toprak sezonunu es geçmemişti. Ama bunların dışında beni heyecanlandıran, isimlerini ve oyun tarzlarını görünce içimi kıpır kıpır yapan isimler vardı. Bu iki isim de gerek karakterleri gerekse ortaya koydukları oyunla konuşulan ve ilgi gören tenisçiler oldu.

Thiem ve Tsitsipas’dan bahsediyorum. Thiem son iki senedir burada finale gelmeyi başarıyor. İki senedir de finalde Nadal’a boyun eğiyor. Fakat her sezon toprak sezonu boyunca gösterdiği performansla da gelecekte birden fazla kez Roland Garros’u kazanma potansiyeli olduğunu da gösteriyor. Korttaki muazzam oyunu dışında karakteriyle ve centilmenliğiyle de dikkat çeken bir isim Thiem. Turnuva boyunca adı maçları dışında yaşanan olaylarla da birkaç kez telaffuz edildi. Bazıları bu tartışmaları gereksiz buldu, bazılarıysa günlerce konuştu. Buna rağmen Thiem iki hafta boyunca verilen kararlar ve söylenenlere hiçbir şey demeden çok uzun maçlar oynayarak (dört gün üst üste korta çıktı) hem kalitesini gözler önüne serdi hem de bir sürü tenisseverin gönlünü kazandı. Belki şu anda Thiem’in bir Grand Slam şampiyonluğu yok. Fakat günün birinde herkesin beklediği gibi Roland Garros kupasını kaldırırsa “Onun gelişimine ve yenilgilerine şahit olduk. Ama şimdi hak ettiği yerde ve bu gurur veriyor” diyebilecek olmak (inşallah bir sakatlığı olmazsa) çok güzel bir his. Toprak kortta Nadal’dan sonra gelen belki de en iyi oyuncu. Ve buna şahit olabiliyor olmak mükemmel bir şey.

Tsitsipas’a gelince söyleyecek çok şey var. Dinlediği Türkçe şarkılar ve attığı Türkçe şarkı sözü tweetleriyle zaten ilgimizi fazlasıyla çeken bir isim. Bu işin şakası tabi. Henüz 20 yaşında olmasına rağmen bu sene Avustralya Açık’ta yarı final oynama başarısı gösteren Tsitsipas, şu anda dünya 6 numarası ve geleceği çok açık bir oyuncu. Tenis kariyerinin yanında kendine ait bir YouTube kanalı da var ve bu kanalda kişiliğine ve hayatına dair çok güzel görüntüler görüyor, bilgiler alıyoruz. Kısacası onu hem kortta hem de YouTube’da izlemek çok keyifli. Roland Garros’da Stan Wawrinka ile oynadığı beş setlik dördüncü tur maçı ise turnuva boyunca akıllarda en çok kalan maçlarından biri oldu. Maç sırasında ve sonunda sergilediği tutum ve yaptığı açıklamalar ise kendisinin bir sonraki maçını ve videolarını heyecanla beklememizi sağlıyor. Daha çok genç olmasına rağmen onun hakkında böyle konuşuyor olmak, beni ve biz tenisseverleri şimdiden çok heyecanlandırıyor. Bakalım onu da bir Grand Slam kupasıyla görecek miyiz?

Bu ikiliyi takip etmek, gelişimlerini ve ortaya koydukları oyunu izlemek inanılmaz bir duygu. Bütün bunların yanında da olağanüstü karakterleri işi daha zevkli yapıyor. Tenis inanılmaz güzel bir spor, rekabeti izlemek çok keyifli. Fakat içini kıpır kıpır eden, izlerken yüzünden gülümseme eksik olmayan oyuncuların olması ve onlarla bir bağ kurmak da apayrı bir duygu. Hepinizin bu yoğun duyguları tadarak sevdiğiniz spor dalını takip etmeniz dileğiyle…