Yaş alıp çalışma hayatınız son bulunca tatil anlayışınız da değişime uğruyor. Bayram tatilleri ile kısıtlı kalmıyor, o keşmekeşe girmiyorsunuz. Hatta bu yıl kendimizce bir ilk yaşadık, kışın ortasında erken rezervasyon bile yaptık.
Yeni İstanbul Havalimanına iç hatlara bir kez gitmiştim ancak dış hat koridorları bambaşka. Yürüyen merdivenler sabah sporunuz için bir başlangıç. İç mimarisi göze ne denli hitap ediyorsa da yürüme alanları o denli uzun ve yorucu. Tasarımcılar alanı 45 yaş ve altı için düşünmüşler adeta.
Eskiden uçağın tekerlekleri yere değdiğinde ‘vardık’ diye sevinirdik. Şimdi kimse yerinden kalkamıyor. Zira ana binaya ulaşmak için 35 dakika beklemek gerekiyor. En önemlisi engelli vatandaşlara hangi ivedilikle hizmet verileceği… Sistemler zamanla yerine oturacak. O zamana dek bizler de koşar adım yürümeyi sürdüreceğiz.
↔↔↔
Cefalu. Sicilya’nın bir balıkçı kasabası. Çizmenin parmak ucunda olmasıyla biliniyor. İki kaleli Arap Norman stilindeki kilisesi mozaik tabletleri ile ünlü. Kasaba Fenikeliler tarafından kurulmuş. Zamanla Yunan, Roma, Arap ve Normanların elinde geçiyor ve bu süreç içinde hiçbir medeniyet bir diğerinin yaptığına zarar vermiyor. Kilisenin taşıyıcı kolonları üzerine nakşedilen ayetler bunun bir göstergesi.
Zaman içerisinde her din kendi kutsal günlerinde kilisede ibadet etmiş. Cuma günleri Müslümanlar, cumartesi Yahudiler ve pazar günü Hıristiyanlar. Bu uyumu nasıl yakalayabilmişler, anlamak pek kolay değil.
↔↔↔
II. Dünya Savaşı ve hatta öncesinden beri Cefalu’da bir Yahudi cemaati yok. Ancak halk Yahudileri aralarında tutmak için soyadlarını değiştirmişler; doktor, avukat, mühendis gibi meslek gruplarını aralarına katmışlar. Bir nevi asimilasyon da böyle gerçekleşmiş.
Gezi esnasında mola verdiğimiz sırada, soyadımızı bilen rehber, cebinden bir tomar anahtar çıkarıp masanın üstüne bıraktı; “Bunu hiç üstümden ayırmam” dedi. Üzerinde anahtarlara iliştirilmiş, İbranice harflerle yazılı bir yol duası vardı!