Meksika ile ABD arasında ticari anlaşma sağlandı. ABD Başkanı Donald Trump, göçmen kontrolü konusunda anlaşmaya varılmazsa Meksika ürünlerine kademeli olarak yüzde 25’e varan oranda bir gümrük vergisi uygulayacağını açıklamasından kısa bir süre sonra, iki ülke hem göçmen kontrolü konusunda hem de ticaret konusunda anlaştı.
Daha önce yürürlükte olan Kuzey Amerika Ticaret Anlaşması NAFTA’yı tarihe gömme niyetiyle göreve gelen Donald Trump, zor da olsa bu niyetini yerine getiriyor. ABD’nin benzer bir anlaşmayı kısa süre içerisinde Kanada ile yapması ve NAFTA’yı tamamen ortadan kaldırması bekleniyor. Üç ülke arasındaki anlaşmanın ticaret hacmi ise 1 trilyon Amerikan Doları mertebesinde.
ABD Başkanı Trump’ın Meksika ve Kanada ile anlaşması topyekûn bir ticari savaş içerisine girmeye niyetli olmadığını gösteriyor. Diğer yandan, ucuz Çin işçiliğiyle üretilen bazı ürünlerin Meksika’dan temini, hem Meksika’daki istihdamı arttıracak hem de ABD’de son kullanıcıların ikame ürünlere hemen hemen aynı fiyata ulaşmasını sağlayacak.
Ticari savaş kaygısı beraberinde resesyon ve ekonomik küçülme kaygılarını da getirdi. Geçen sene sonuna kadar faiz artırımı yapan ABD Merkez Bankası FED’in bu sene faiz arttırmayacağı gibi mevcut faiz oranında da azaltmaya gitmesi olası. Piyasadan para çekme operasyonlarını zaten durduran FED’in 2020 yılında tekrar parasal genişlemeye gitmesi de beklenebilir.
ABD’de gerek Trump gerekse muhafazakârlar globalleşmenin geri dönülemez şekilde ilerlediğini ve aşırı korumacı veya ayrıştırıcı hamlelerin sonunda ABD’yi de vuracağını anlamış olmalılar. Ancak esas sorun ekonomik gibi görünse de, asıl sıkıntı Çin ile ABD’nin dünya siyaseti üzerinde anlaşamamış olmaları.
Çin-ABD ticaret anlaşmasından ses çıkmazken, İran ile ABD arasındaki tansiyon yükselerek devam ediyor. İran’ın Yemen üzerinden Suudi Arabistan’la, Hizbullah üzerinden İsrail’le savaşta olduğu bir gerçek. Hürmüz Boğazında ve Umman Körfezinde ardarda petrol tankerlerine yapılan saldırıların arkasında kim olduğu tam olarak bilinmese de, kuşkular İran üzerinde yoğunlaşıyor. Birleşik Arap Emirlikleri konu saldırıların arkasında isim vermeksizin bir devletin olduğunu açıkladı. Bilinen bir şey ise Hürmüz Boğazı petrol ticaretinin önemli bir kısmımın gerçekleştiği son derece stratejik bir bölge ve hali hazırda İran’ın kontrolünde.
ABD’nin İran’ın mevcut rejimiyle anlaşması mümkün değil. İran’ın ise kısa vadede rejim değişikliğine gitmesi, hele de ABD’nin baskısıyla bunu gerçekleştirmesi beklenemez. Ancak, ABD ekonomisi resesyona giriyor ve acilen kazanmasının veya kaybetmesinin pek de önemli olmadığı bir savaşa girmeye ihtiyacı var. Kaldı ki ABD fiilen on senedir savaşmıyor. İran düşünüldüğünde ise savaşmak için oldukça zor bir hedef olduğu açık. Ancak Trump’ın yeniden seçilme isteği var ve bu isteğini başarabilmek için ekonomiyi canlı tutmak gibi bir misyonu var.
İran ise olası bir savaşı başlatanın kendileri olmayacağını iddia etse de terör gruplarına destek vererek savaşı zaten başlatmadı mı? Yakın bir gelecekte ABD ile İran arasında bir savaş öngörülebilir. Olası savaş bölgeyi tamamen değiştireceği gibi petrol fiyatlarının aşırı yükselmesini, altın fiyatlarının öngörülemez seviyelere çıkmasını da beraberinde getirebilir. Hiç şüphesiz küresel olarak enerji kaynağı olarak petrolden vazgeçme eğilimi iyice hız kazanır. Ne yazık ki savaşlar, yanında kan ve gözyaşı getirirken ironik olarak gelişmeyi ve değişimi de beraberinde getirir.