Kısa bir ayrılığın ardından yeniden yazabilmek güzel. Hele ki bu kısa ayrılığın nedeni paha biçilemez bir yere çıkıyorsa… Bu ay kişisel bir yazı yazmak ve bizim oğlanın ‘isim’ sürecini paylaşmak istedim. Bunca yıldır eğitime odaklan, işlere koştur derken; ‘şunu da yapayım, bu da aradan çıksın, ondan sonra’ diye devamlı olarak ertelerken en sonunda zamanın gelmiş olması ve çocuk sahibi olabilmek en güzel hislerden biri.
Güzel haberi aldıktan sonra ailenin yeni üyesine isim belirleme zannederim her anne - babanın en keyifli, ancak bir o kadar da zor karar verdiği bir süreç. İlya Karay’ın cinsiyetinin belli olmasının ardından uzun süre, etraftan gelen önerileri de hesaba katarsak birçok adı oldu. Ancak hiçbiri içimize sinmedi. İstedik ki anlamı ve ağırlığı olsun, bizim için değeri olsun, atalarının köklerine uzansın ve büyüdüğünde kendi isminin öneminin bilincinde olsun.
Gazetede de 8. yüzyılda Aman Ben David’i takip eden ve Museviliği kabul eden, Hazar Türklerinin bir kolu olan Karaimler hakkında Türkiye’de sayılarının gitgide azaldığı, cemaatin yok olmaya yüz tuttuğu, bugün özellikle Kırım ve Litvanya’da yaşadıkları, kültürlerini korumayı başarabilenlerin hâlâ dinin gerekliliklerini uyguladıkları üzerine birçok şey yazıldı. Yıllar yılı bölük pörçük olan ailevi bilgilerimle nüfus müdürlüğünün soy ağacını belli bir yere kadar açması da birleşince iyice berraklaşan ipuçları, kökenimi Kırım ve Romanya’ya kadar götürdü. Tabii uzun zamandır ailenin üyelerinin Tatarlar, Bulgarlar, Çerkeslerle karışması sonucu ortada bugün bahsi geçen saf bir Karaylık yok. Ancak eşimin de ısrarıyla bugüne dek soyadı olarak kullanılan ve İbranice ‘okuyanlar’ anlamına gelen Karaim’in kökü olan Karay’ı oğlumuza isim olarak koymaya karar verdik (hem bir taraftan içinde geçen ‘kara’ nedeniyle belki babaya benzer de esmer olur diye bir espri de barındırır dedik, ama oğlan bembeyaz bir şey oldu).
İki isim istediğimiz için ve hiçbir şeyi Karay’ın ne önüne ne ardına yakıştıramadığımız için son üç ay ikinci isim bulmacası başladı. Yine babasının isteğiyle İlya gündeme geldi. Tabii isimler böyle alışık olunmayan cinsten olunca ailelerin itirazları da başladı. Coşkuyla gelen “İsmi için ne karar verdiniz?” sorusunun ardından her İlya Karay deyişimizde ilk önce yüksek sesle “Ne?!” sorusuyla karşılaştık. Oğlanın ismi hala İlyada, İlay, İlayda gibi varyasyonlara uğrayadursun, en kolay çıkışı “İlyas var ya, sonundaki s harfini çıkar”da bulduk. Çevreye verdiğimiz cevap ise genellikle “İlya Ehrenburg var ya…” ile başladı. Tabii İlya Ehrenburg’u bilenlerin sayısı bir elin iki parmağını bile geçmiyordu. “Rusça mı o?” sorusu için de ismin İbranice kökenli olduğu ve Eliyahu’dan geldiğini elimizden geldiğince bıkıp usanmadan anlatmaya çalışıyorduk -hâlâ çalışıyoruz-.
İlya Karay 23 Nisan’da, sabah 8 civarı içeride oldukça sıkılmış olacak ki ilk belirtileri vermeye başladı ve hastanede kendisini karşılayacak olan doktorlar tatile çıkmışken beklendiği günden erken gelmeye karar verip bizim için çok anlamlı bir günde doğmuş oldu…
Hoş geldin oğlum! İyi ki geldin ve ismin gibi ‘müjdelenen’ olduğunu çok özel bir günde bize gösterdin. İyi ve mutlu yaşa; atalarını ve köklerini hiç unutmadan, insanlık adına güzel işler yaparak… Dünya vatandaşı olman dileğiyle; uzun ve güzel bir hayatın olsun, canım oğlum.