Kitap fuarı bahane antisemitizm şahane!
- Yahudi soykırımında 6 milyon kişi fırınlarda yakılarak öldürüldüyse, kaç fırın kullanılmış olabilir? Hiç kurban sayısını fırın sayısına böldünüz mü?
- Peki, Mossad, İstanbul’da kurulmuş olabilir mi?
- Struma gemisi gerçekten battı mı? Öyleyse batık neden bir türlü bulunamıyor?
- Erdoğan’ın ‘one minute’ çıkışı Yahudi masalının bir parçası mı?
- Kartal İmam Hatip’ten zorlukla mezun olan Bilal Erdoğan dâhilerin okulu Harvard’a nasıl kabul edildi? Referans olan kadının Mossad ile bağı neydi?
Geçtiğimiz cumartesi akşamı... Arkadaşlarımla Büyükada sahiline kurulmuş kitap fuarında turluyoruz. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük Holokost inkârcılarından Gürkan Hacır’ın ‘Masal-Onlar Anlattı Biz İnandık’ isimli zehir saçan kitabı, Hitler’in ‘Kavgam’ı ile yan yana rafları doldurmuş. Yukarıda gördüğünüz sorular ve fazlası kitabın arka kapağında yer alıyor. Ne bu fuarın ne de stantların sorumluları kitap seçimi yaparken ellerini hiç vicdanlarına koymaz mı diye soruyorum. Gece vakti kitapların başında bekleyen genç soruma tercüman oluyor: “Bana kalsa ne satar ne de okuturum ama bunlar talep alıyor!”
Geçtiğimiz hafta gazeteci Serdar Korucu’nun Taz’da yayınlanan makalesinde, ‘Kavgam’ın market raflarına kadar düşmesiyle ilgili olarak Rober Koptaş’ın sözlerine hak vermemek mümkün değil; “Antisemitizm belli ki Türkiye’de ayıplanan, utanılacak bir suç olarak değil, öyle veya böyle itibarlı bir siyasi duruş olarak görülüyor. Bu hal, antisemitizmin tabanda, geniş kitleler tarafından içselleştirilmesi gibi korkutucu bir sonuç doğuracaktır.”
Pazar gününe farklı bir haberle uyanıyorum...
“Ne yazık ki, altın buzağı dini devam etmektedir. Bu sapık dinin en fanatik taraftarları bir kısım Yahudilerdir. Altın buzağıya tapan müşriktir, kâfirdir.
Yahudiler, Hıristiyanların çoğunu kendilerine benzetmişlerdir. Batı dünyasında şu anda hâkim olan zihniyet şudur: Para, para, para... Çok kazanmak, helâl veya haram mutlaka kazanmak...”
Yukarıdaki sözlerin sahibi yıllardır antisemit söylemleri ile tanıdığımız, Sabetayist ve dönme kavramları üzerinden yazıları ile ünlü Mehmet Şevket Eygi’nin gazeteden ölüm haberini okuyorum. Geriye yazmış olduğu onlarca makale ve normalleşen Yahudi düşmanlığını miras bırakıyor. Necip Fazıl’ın üstat kabul edilip, Mehmet Şevket Eygi’lerin, Abdurrahman Dilipak’ların el üstünde tutulduğu bir anlayışta antisemitizmden başka ne bekleyebiliriz? Nitekim kanaat önderliğine soyunmuş ana akım medyadan bazı yazarlar bir yandan Eygi’nin Yahudi düşmanlığına gönderme yaparken, İstanbullu beyefendi güzellemeleri ile orta yol bulmaya çalışıyor. Eygi’nin ‘kripto Yahudi’ söylemi 15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi gününde de karşılığını buluyor. Darbecilere Yahudi diyenlerden, darbe girişiminin Haçlı Siyonist ittifakı olduğuna kadar yüzlerce tuhaf söylem sosyal medyada dolaşıyor.
Günümüzde sosyal medya ile nefret söylemleri kitlelere yayılırken, bazı sözde yazarlar da eserlerini çok okutabilmenin yolunu bol Siyonist-Yahudi soslu, komplo kitaplarında buluyor. Hepimiz aşırı okuyoruz, ama bu okumamız, çeşitli yönleri ve sonuçlarıyla gerçek bir okumadan farklı bir alan sunuyor.
Sosyal medyanın, okuma şeklimize, düşünce sürecimize ve düşüncelerimizi paylaşma üslubumuza etkisi büyük. Çoğu zaman okuma şeklimizdeki bu radikal dönüşümün, düşünce tarzımız üzerindeki etkisinin farkında bile değiliz. Bir süre sonra bu beyin yıkama dışardan çok aklıselim gözükebilenlerde bile sonuçlarını gösterebiliyor. Hatta bir sosyal medya araştırması, paylaşılan birçok makalenin, paylaşan kişilerce aslında okunmadığı tespitinde bulunuyor. Kitlenin düşüncesine hitap eden yazı, doğru-yanlış teyidine gerek duyulmadan sunuluyor.
Dezenformasyon ve manipülasyonun bu kadar yoğun olduğu günümüzde bilgi kirliliğinden hem kendimizi hem de geleceğimizi korumak için nefret içerikli yayınların kanun çerçevesinde yasaklanması, yazanlar hakkında da suç duyusu yapılması gerekiyor. Bu kargaşanın önü alınmazsa etrafımız Yahudi görmemiş Yahudilik uzmanları, hiç dış politika makalesi okumamış komplocu analistlerle dolacak. Antisemitizmin normalleşmediği, okuduklarımızla zehirlenmediğimiz bir gelecek dileğiyle...