Protokol…

Sami AJİ Köşe Yazısı
17 Temmuz 2019 Çarşamba

Bu kelime her zaman beni cezbetmiştir. Özellikle “Protokole dâhil zevat” dendiği zaman hayranlık, hafif imrenme hatta kıskançlık duyguları içimi kaplar.

İlginçtir, bu şahısların umum içinde davranışları da birbirine çok benzer. Örneğin bir tiyatro veya konser salonuna girerken, yer gösterici kişiyi takip ederek ön sıralara doğru ağır ağır yürürler, avamın onu gördüklerinden emin olmak isterler. Yerine otururken hiç acele etmez; ‘beşuş’ bir çehre ile arkasındaki sıralara bakar, sonra önündeki sıralarda oturanları saygı ile selamlar, bir iki el sıkar ve nihayet koltuğuna gömülür.

Bu davranışlar yeni değildir. Binlerce yıldır uygulamaları süregelir. Ülkemizde çeşitli antik tiyatroları gezerken mutlaka özene bezene yapılmış protokol koltuklarını en ön sırada görürsünüz. (Bir örneğini de resme koydum.) Bu koltuklara proedria denirdi.

Peki, bu iltifat ve itibar niye? Normal şartlar altında bu kişilerin büyük bir kısmı bizim hizmetlimiz olduklarına dolayısıyla bizim verdiğimiz vergilerden dolaylı veya dolaysız maaşlarını aldıklarına göre, hele bilet paralarını da ödemediklerini de dikkate alırsak, onların en arka sıralarda veya balkonlarda oturması gerekmez miydi?

Cevabım, hayır! Niyesini de sizinle paylaşamaya çalışacağım.

Önce kelimenin Antik Yunan’daki anlamına bakalım. Rumcaya az veya çok vakıf olanlar lütfen gülümsemeye başlamasınlar. ‘Proto’ ve ‘Kolos’ kelimelerinin birleşmesinden meydan gelmiyor. (Bilhassa ucuz mizahtan kaçınalım.)

Protokollon’dan gelir (dikkat edin: iki ‘l’ ve bir de ‘n’ harfi var). Yani öne yapıştırılan veya önden gelen kâğıt anlamında. Bu belge genelde büyük bir raporun önüne yapıştırılır ve içeriği hakkında bir özetini sunardı. Seneler geçtikçe anlamı genişledi ve öncü kavramı gelişti. Diğer bir deyimle protokole dâhil zevat, ait olduğu topluma gelebilecek tehlikeleri, sürekli araştırarak, önleyici tedbirleri alacak kişilerdir. Başka bir yönüyle bakarsak, halkın en ön saflarında yer alıp, onu savunacak görevlilerdir.

Bu varsayımdan hareketle şu suali de sorabiliriz: Ülkemizde ve dünyada, böylesine bir yaklaşımla fiili veya muhtemel tehlikeleri gerçekçi bir şekilde sezip, kendi toplumunu korumak için gerekli önlemleri alan kaç hükümet sayabilirsiniz?

Ortadoğu’ya hiç bakmamak lazım kanaatindeyim. Baskı rejimlerinin yarattıkları düzensizlik ve karmaşa, o ülkelerdeki insanları, güvenliklerini, aşiretlere bazı yerlerde dini gruplara, çetelere yanaşarak, sağlamaya adeta itmekte.

Bu coğrafyadaki bazı ülkelerde ise, protokole dâhil zevat, bırakın önleyici tedbirler almayı, çeşitli iç siyasi kaygılarla, dertleri adeta mıknatıs gibi üstlerine çekmektedir.  

Avrupa Birliğine gelince, kuruluşundan itibaren güvenlik konusunda, iki bin yılının başlarına kadar muazzam müspet neticeler almıştı. Avrupa kıtası adeta, sulh ve sükûnun, refah ve huzurun parladığı bir yer olmuştur. Ancak göçmen sayısının artması sonucu ırkçılık tekrar hortlayınca, belli siyasi gruplar bu gelişen temayüllerden istifade ederek, iktidara ortak olmaya başlayınca, güvenlik adeta ikinci plana itilmiştir.

ABD son zamanlara kadar Atlantik Okyanusunun sağladığı güvenceden ziyadesiyle istifade etmişti. Aşılması gereken büyük mesafeler, adeta yöneticileri rehavete itmişti. Ancak, 11 Eylül baskını ve süregelen şiddet olaylarını, nihayet Orta ve Güney Amerika’dan gelen göç baskısını öngörememişlerdi.

Peki, bu yönde başarılı olan bir ülkeye ve yöneticilerine bir örnek bulamaz mıyız?

Bütün cesaretimi toplayarak, evet var diyorum: İsviçre. 1515 yılında Fransızlara karşı uğradıkları yenilgiden sonra (Marignan Savaşı) tarafsızlık fikri benimsenmeye başlanmış ve bu fikir 1815 yılında Viyana kongresinde fiilen tescil edilmişti. Bu prensibe büyük bir inançla sadık kalan tüm İsviçre siyasileri ve bürokratları ülkelerini ateş çemberlerinden korumaya muvaffak olmuşlardı. Tabiatıyla, orada yürürlükte olan örnek demokratik sistem, bu başarının sürmesinde büyük katkıda bulunmaktadır. Ancak İsviçre, insanî konularda duyarsız değildir. Tam tersine güç durumda bulunan herkese, yaşadıkları topraklarda, her türlü yardımı yapmaya çalışır. 

Sonuç itibariyle, tekrar başa dönersek, protokole dâhil zevatı ön sıralara oturturken aslında onlara görevlerini hatırlatmaktayız. Önemli olan bu kişilerin de daima bunun bilincinde olmalarıdır.