İngiltere’nin 55 yaşındaki yeni Başbakanı Boris Johnson, öldürülen Osmanlı İmparatorluğu’nun son Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal’in torunu Stanley Johnson’ın oğlu. Damat Ferit Paşa hükümetlerinde Maarif (Eğitim) ve Dahiliye Nazırlığı (İçişleri Bakanlığı) yapan Ali Kemal’in babası Hacı Ahmet Rıza Efendi, 1813’te Çankırı’nın Kalfat Köyünde doğmuştu. İngiltere’nin yeni Başbakanı Boris Johnson, 2005 yılında BBC Özbekçe’den İbrat Jumaboyev’e verdiği telefon röportajında Türk kökeniyle ilgili soruyu yanıtlayarak, “Babamın dedesi Türk’tü ama benim Türk yanım zayıf” demişti. Tabii büyük dedesinin anavatanından çok uzaklarda doğup büyüdüğünden buraların tarihi hakkında çok da bir bilgiye sahip midir bilemiyorum ama Türk kime denir sorusunu sorduğumuzda cevabını bulmak için tarihe kısa bir gezi yapalım. Balkan Harbi son dönem tarihimizde en büyük travmadır. İmparatorluk konsepti yok olmuştur çünkü Osmanlı Rumları ve Osmanlı Bulgarları yanımızda yer almadılar. Konuyu biraz daha açalım. Balkan Savaşları’ndan sonra bir tarafta Anadolu var elinizde ama Rumeli tamamen gitmiş; yarınızı kaybetmiş gibisiniz. Bu, dönemin başta gölgelerde sonra ise sahnede görüneni olan İttihat ve Terakki Cemiyetinin Türkçülüğe kaymasına neden olan bir sebep oldu. Ziya Gökalp’in dediği gibi bu savaşa kadar biz diyorduk şimdi ben diyeceğiz. Hristiyan nüfus imparatorluktan ayrıldı artık Osmanlıcılık siyasetinin pek de anlamlı olmadığı görüldü. İttihatçılık ideolojisi net bir şekilde Balkan Savaşı’ndan itibaren oturdu; belki Balkan Savaşı olmasaydı Türkçülük resmi ideoloji olarak bu kadar hızla gelemezdi.
İttihat ve Terakki, imparatorluğun son on yılına damga vurmuştur. Kimilerine göre kendisini 1918’de feshetti kimilerine göre İzmir Suikastından sonra bitti. Ancak Türk devleti açısından İttihat ve Terakki düşüncesi süreklilik gösterir ve düşünsel etkisi vardır. 1908’den sonra bir neslin düşüncelerini temsil eder. 1910’de 800 bin üyeli 360 şubeli dev bir kurumdur. Cemiyetin ilk kurucuları İshak Sukuti, Abdullah Cevdet Bey, İbrahim Temo ve Mehmet Reşit Bey’dir. İbrahim Temo Arnavut, Dr. Abdullah Cevdet ve Dr. İshak Sukuti Kürt; Mehmet Reşit Bey’de Çerkez’dir.
İttihat Terakki Cemiyeti, örgütlenmesinin büyük kısmını Rumeli’de yapar, özellikle İstanbul’da sürekli yakalanır ve sürgüne gönderilirler. Ama yurtdışında sınırlama değil hatta birçok yerde desteklenirler. Girit, İttihat ve Terakki, Bulgaristan, Kafkasya İttihat Terakki’nin dış örgütünü oluşturur. Bu İttihat ve Terakki’nin entelektüel dönüşümüne etkide bulunur. Bu bölgelerde yaşayanlar içeride yaşayanlara rağmen çok daha fazla milliyetçi ve daha güçlü anti emperyalisttiler. Mesela Bulgaristan’dan 1878’e kadar milleti hakime olanlar yani çoğunluk olanlar baskı içindedirler, Girit’ten İttihat ve Terakki’ye gelen mektuplar vardır. Müslümanlara baskı, zülüm vardır, mektuplarda hep bu acılar dile getirilir. Zaman zaman ağlayanlar vardır toplantılarda, okunan acılar nedeniyle.
Hocalar, medrese alimleri güçlü bir milliyetçilik hareketini İttihat ve Terakki’ye empoze ederler. Milliyetçilik, Batı aleyhtarlığı çok daha güçlüdür. Hatta daha sonra İttihat ve Terakki içinde merkez komitesinde tek temsil edilenler Bulgar Müslümanlar. Bu tarihten itibaren hızlı bir Türkçülüğe kayma var.
İlk İttihat ve Terakki kurucuları Türk değildi ama sonrakiler ise tamamen Türk milliyetçisi olmuşlardır. 1906’da itibaren tüm merkezi umumi ekibi sadece Türklerdir ki tekrar ve üstüne basarak söylemeliyiz ki kurucularının hiçbiri Türk değildi.
1906’dan itibaren İttihatçılar radikal ifadeler kullanmaya başlarlar. Mesela Bahaddin Şakir Kafkasya Müslümanlara yazarken ‘Adriyatik’ten Çin Seddine kadar Türklük’ der.
1904-04 Rus Japon Savaşı son derece önemlidir çünkü ilk kez modern tarihte bir Asya devleti bir Avrupa devletini yener. Müslümanlar için; bunun önemli etkileri olur mesela Rusya’da Duma kurulur; mesela Rus Müslümanlarının yayın ve iletişim faaliyetinde yeni bir devir başlar. Azerbaycan’da Ahmet Aliyef, Hüseyin Zadi; Kazan’lı Tatar Yusuf Akçura yeni bir Türkçülük hareketi başlatır İttihat ve Terakki üzerinde… İttihat ve Terakki hızlı bir entelektüel değişime uğrar. Bu dönemdeki yayın organları Türkçü çizgi ve kuvvetli bir anti-emperyalizm işlemeye başlar. 1902’de İngilizlerin etkisiyle darbe mi yapsak diyen İttihatçılara göre İngilizler artık Osmanlı’nın en büyük düşmanıdır denilmeye başlanmıştır.
Zaman değişir, aradan asır geçti ve dün izlediğim bir kısa videoda büyükdedesinin izini İstanbul sokaklarında arayan İngiltere’nin çiçeği burnunda Başbakanı’na söylenecek tek söz var: Buyurun bir kahve içmeye yanında bir de lokum yemeğe bekleriz, isterseniz nefis yemeklerimizden de yer ve biraz atalarımızdan konuşuruz, buraların hızı sizin sakin ülkenize benzemez ve hem zaman ve hem de zemin hızla değişir.