“Şimdi de Latinceye mi başladı bu adam?” Dediğinizi duyar gibiyim.
Alakası yok. Latince birkaç deyim biliyorum o kadar. Peki, bu başlık neyi ifade ediyor diye sorabilirsiniz.
Aslında bu bir deyim değil: Bu bir hayal kırıklığı, derin bir hüzün duyulan büyük bir acının sonucu, ünlü bir kişinin ağzından dökülen bir çığlıktır.
Bu çığlığı atan kişi de Roma’nın en tanınan imparatorlarından biri, Augustus’dur. (Onun adını sonsuza kadar yaşatacak ‘Ağustos’ ayının içindeyiz.)
Augustus’u bu kadar yeis ve mateme sevk eden olay ne idi? Niçin ömrünün son beş yılını sürekli bu sözleri tekrarlayarak geçirdi?
Milattan sonra 9. yılın başlarındayız. Hemen hemen tüm Akdeniz havzası ve batı Avrupa Roma hâkimiyeti altında ve adeta bir sulh ve sükûn dönemi ‘Pax Romana’yı (Roma barışı) yaşamaktadır (alın size bir Latince laf daha). İmparator Agustus de tüm bu sürecin tek hâkimidir.
Ancak Ren Nehrinin doğusu yıllardan beri Roma için bir tehdit ve huzursuzluk ortamı oluşturmaktaydı. O bölgelerde yaşayan Germen kabile ve aşiretleri sürekli birbirleriyle çatışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak, Ren Nehrinden batıya doğru sık sık ya mülteci ya da saldırgan çeteler halinde akınlar oluşmakta ve bölgede ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
İlk çare olarak, nehrin doğusunda bazı kabileler Roma’ya sadık topluluklar haline getirilmeye çalışılmıştı. Kısmen başarılı olunmuş, hatta Germenlerden askeri alanda faydalanılmıştı. Ancak olaylar durdurulamamıştı.
Bunun üzerine Augustus, Ren Nehrinin doğusunda güvenli bir bölge tesisine karar vermiş ve bu yönde ilk adımlar atılmıştı. Bu bölgede, modern tabirle kontrol noktaları da kurdurmuştu. Bunlar da yeterli netice vermeyince, İmparator geniş çapta bir harekâta karar verir. En tecrübeli üç lejyonu ve önemli bir süvari birliğini sefere çıkarır ve başlarına da Varus adında çok tecrübeli fakat aynı çapta gaddar bir devlet adamını tayin eder.
Ancak bu karar Romalıların hesaba katmadıkları gelişmeleri tetiklemişti. Nehrin batı ve doğusunda yerleşik kabilelerde bir nevi milliyetçilik ruhu yaratmış ve bunun tabii bir neticesi olarak da bir lider ortaya çıkarmıştı.
Arminius adlı aslen Germen olan bu zat1, çocukluğundan beri başkent Roma’da yaşamış, orada eğitim görmüş sonra da orduya yazılmış ve bu suretle Roma askerlerine özel tüm stratejileri de öğrenmişti. Daha önemlisi yukarda zikrettiğimi komutan Varus’un yakın arkadaşıydı.
Şahsi geliştirdiği siyasi bir hırs mı yoksa derinden duyduğu Roma düşmanlığı mı, her ikisi mi belli değil, fakat Arminius büyük bir gayretle önemli sayıda aşiretlerin arasını bulur onları tek bir hedefe karşı birleştirmeye muvaffak olur. Varus’un lejyonları Ren Nehrinin doğusuna girmeye başlayınca direniş hareketi de hazırdır.
Başlangıçta, Roma ordusu hiçbir güçlükle karşılaşmaz. İnanılması güçtür ama bazı tarihçilere göre Varus, ilerleyişini dost bildiği Arminius’ten aldığı bilgilere göre sürdürmekteydi. Bu yüzden de hazırlanan geniş çaplı tuzağın farkına varmadan, cephesini genişleterek, manevra kabiliyetini de daraltarak, Teutoborg2 Ormanlarına girer.
Germen kabileler de bunu beklemekteydi… Aynı anda birkaç yönden saldırarak, iki gün süren çarpışmaların ardından her üç lejyonu ve yağmur yüzünden sabit kalan süvari birliklerini de tamamen kılıçtan geçirirler. Varus için de yapılacak bir şey kalmamıştı. Kendini kılıcının üzerine atar ve intihar eder.
İşte bu haberler Roma İmparatorluğuna ulaşınca, Augustus tam anlamıyla deliye döner, başlıkta gördüğünüz sözleri haykırır: “Varus lejyonlarımı geri ver!”3 Ama artık çok geçtir. Sık sık bu sözleri tekrar ederek başını duvarlara vurur.
Bu tarihten itibaren, Roma’nın genişlemesi sona erdiği gibi, artık doğu cephesi tamamen savunmasız kalmış, imparatorluk için durdurulması imkânsız bir dağılma süreci başlamıştı.
Arminius ise bugün dahi, Alman birliğini sağlayan ilk kahraman olarak büyük saygı ile anılmakta ve Teutoborg Ormanları Almanlar için en kutsal mevkilerinden biri olarak telakki edilmektedir.
Günümüzde özellikle son yıllarda gelişen olaylara bakınca, barışçıl temaslar yerine, hala savaşı tercih eden görüşleri ve siyasileri gördükçe de, tarih tekerrürden ibarettir demekten başka çare kalmıyor.
----
1 Arminius‘ün esas adı tam olarak bilinmemekle beraber ‘Hermann’ olduğuna dair ciddi görüşler vardır. Çok büyük bir Germen aşiretin prenslerinden biridir.
2 Teutoborg Ormanları savaşı, tarihçiler tarafından dünyanın kaderini değiştiren bir muharebe olarak nitelendirilir.
3 Varus’un tam adı Publius Quinctilius Varus’tur.