Bu hafta okuduğumuz Ekev peraşası Tanrı’nın emirlerini dinlememiz ve O’nun yolundan gitmemiz halinde sahip olacağımız berahaların bereketlendirmenin listesiyle başlar. Şöyle bir göz gezdirdiğimiz zaman sağlıktan maddiyata, politik ve askeri zaferlerden bereketli yaşama kadar bir dizi bereketlendirme dikkatimizi çeker. Aslında Tanrı bu konuda ilk kez seçenek sunmamaktadır. Genellikle Tanrı yolunu izleyeceğimiz zaman bu kutsamaların olacağı sıklıkla belirtilir. Tanrı bizlere aslında kısaca “kurallarımı dinle, dediklerimi yap berahaları kap” demektedir.
Peraşayı okurken başta Raşi olmak üzere bilgelerin düşüncelerini karıştıran ‘ekev’ sözcüğü topluluk anlamına gelir. Raşi bu sözcükle aslında berahaların kaynağının nerede olduğuna işaret eder. Önemsenmeyen hatta birçoğumuzun ayağımızla ezdiğimiz ötelediğimiz mitsvalardan bu bereketlendirme gelmektedir. Bilinmesi gereken en önemli şeylerden bir tanesi her mitsvanın kendince çok önemli olduğudur. Hangi mitsvanın daha büyük olduğunu ancak Tanrı bilebilmektedir. Rabi Yeuda Anasi, Pirke Avot ikinci bölümün daha ilk Mişna’sında kolay veya zor mitsvalar konusunda dikkatli olmamızı istemektedir. Çünkü mitsvaların kazançları belirtilmemiştir.
Çoğumuz Avraam’ın sınavlarının ne olduklarını biliriz. Çoğumuza göre en zor sınavı Akedat Yitshak olarak bilinen Yitshak’ın kurban edilmeye götürülmesidir. Ancak Rabi Eli Mansour bir yazısında ondan sonra gelen sınavın daha da zor olduğunu söyler. Avraam oğlunun yerine bir koçu kurban etmiş, sevinçle evine dönmektedir. Ancak onu evde bir şok bekler. Sara İmenu, yüz yirmi yedi yaşında terki hayat etmiştir. Avraam gelecekte sahip olacağı Erets Yisrael’de eşini defnetmek için hem mal sahipleriyle konuşmak, hem de istedikleri maddi karşılığı vermek zorundadır. İçinde bulunduğu durum göz önüne alınırsa Avraam, kızabilir, sinirlenebilir, karşısındakini bir şekilde incitebilir. Ancak olay o şekilde gelişmez. Karşımızda büyük acısına rağmen sakin, güzel konuşan, teşekkür etmeyi bilen bir Avraam vardır. Hayatında bir kez olabilecek bir sınavdan başarıyla çıkan Avraam yaşam döngüsünün gereği ve gerçeği ile karşılaştığında aynı başarıyı gösterebilmiştir.
İsrael’in ilk kralı Şaul Ameleh’dir. Daha sonra hatalar yapsa da bu hataları hem krallığına hem de yaşamına mal olsa da çok büyük bir Tora bilgini, büyük bir insan ve milletini çok seven bir kraldır. Bazı insanların büyüklüğü kendilerinden, potansiyellerinden gelir. Gemara, Şaul Ameleh’in büyüklüğünün büyükbabasından geldiğini öğretir. Şaul’un babası olan Kiş’in babası Aviel adlı bir kişidir. TaNaH’ta sadece bir kez bu kişi “ner – mum” adı ile anılır. Bilgeler bunun bir lakap olduğu konusunda birleşir. O zamanlarda öğrenim evine giden yol tamamen karanlıktır. Gece olduktan sonra Tora öğrenimine gidenlerin sayısı gitgide azalmaktadır. “Ner” kendi kazancından, kimseden bir şey istemeden o sokağın aydınlatılması için oraya mumlar diker. Yol aydınlanınca öğrenim evine gidenlerin sayısı artar. Basit bir çalışmadır. Sadece sokakları aydınlatmıştır. Gemara, işte bu yüzden torununun yani Şaul’un dünyayı aydınlatan bir toplumun kralı olduğunu söyler. Tora’da küçük mitsva yoktur. Daha önce de söylediğimiz gibi bizim aldırmadığımız, görmek istemediğimiz hatta önemsemediğimiz mitsvalar vardır.
Pasuk “ivdu et Ad… besimha” derken neyi anlatmak istemektedir? Buradaki “simha – sevinç mutluluk” nedir ve bizler nasıl buna sahip oluruz? Aslında öncelikle bunun ne olmadığını söyleyelim. ‘Simha’ bütün gün gülmek, sırıtmak, espri yapmak, vara yoğa gülmek değildir. Depresyonda olan mutsuz insanlar daha çok güler ve daha çok espri yapar. Çünkü kendi durumlarını maskelemeye çalışır. ‘Simha’ aslında doygunluk, memnuniyet demektir. Bir şeyin üstesinden gelmek, bir projeyi başından sonuna değin yapmak ve başarmak, bir işi becermenin verdiği tatmin bize ‘simha’ olarak tanımladığımız gerçek mutluluğu getirir. Deniz kenarında tatil modunda yatmak mutluluk değildir. O dinlenmek için elbette gereklidir. Ancak birçoğumuzu bir süre sonra ‘sıkmaya’ başlar. Çünkü Tanrı bizi o tembel formda yaratmamıştır. Pasuk, ‘ivdu’ çalışın demektedir. Her ne kadar burada yer alan ‘ivdu’ sözcüğü çalışmadan ziyade ibadet anlamında olsa da mutluluk için eylem, çalışmak, hareket ve başarı gereklidir.
Bir gün Amerika’da kadınlar gurubu Erets Yisrael’e yeni bir Sefer Tora göndermek için harekete geçer. Kadınlar herkesten azar azar para toplayacaklarını ve Sefer Tora alacaklarını söyleyince Rabi bile buna çok inanmaz. Ancak onlara cesaret vermekten de geri durmaz. Her attıkları adımı cesaretlendirir, başarılarını değerli kılar. Uzun bir süre sonra Sefer Tora alınır ve Erets Yisrael’e, isteyen bir sinagoga gönderilir. “Amathil bamitsva omrim lo gmor – mitsvaya başlayana bunu bitir denir” ilkesi önemli bir genellemedir. Çünkü dağın eteklerinde herkes heveslidir ama tırmandıkça heves bıkkınlığa dönüşür. Bizler çabuk bıkmayı seçen bir zamanda yaşıyoruz. Bu da vazgeçmeyi getirir. En ufak bir mitsvayı yerine getirenleri bile Kızıldeniz’in yarılması kadar önemli kabul etmek gerekir. Çünkü o, mitsvayı getirecek, devam ettirecek ve yenilerine ortam hazırlayacak olan istek ve cesarettir. Mesela bu gün derse geldiniz, bizleri dinliyorsunuz. Belki kafanızda birçok sorun var. Ama bu dakikada derse isteyerek geldiğiniz için bir şey başardınız ve mutlu olma şansınız var. Deniz kenarında yatmak da bir seçenektir elbette. Ama o bize ‘ivdu’ kaynaklı mutluluğu getirmez. ‘İvdu’ kaynaklı olmayan da gerçek mutluluk değildir.