Komşular kaygılı: Yahudi Müzesi açıldı

David OJALVO Köşe Yazısı
4 Eylül 2019 Çarşamba

Stockholm kenti Mälaren Gölü ve Baltık Denizi arasındaki küçük adacıkta 1252 yılında kurulmuş. Önceleri Stadsholmen (kent adacağı) adıyla anılan kentin bu bölümü halkın ağzında değişerek Gamla Stan (Eski Kent) adını almış. 1774 yılında Yahudi cemaatinin İsveç Krallığı’nda yerleşmesine izin verilmesiyle 1795’te Gamla Stan’da Själagårdsgatan 19 numaradaki bina İsveç’teki Yahudi yaşamında bir yüzyıl boyunca merkezi rolü üstlenmiş. Sinagog ve okul işlevi gören bina aynı zamanda rabi, kantor ve şohetin yaşadığı çatı olmuş. Binanın bodrumunda ise mikve ve Pesah Bayramı’nda matzanın pişirildiği mutfak yer almış. 

Güneşli bir Ağustos sabahı Gamla Stan’ın arnavut kaldırımı yollarından geçerek annem ve yakın bir büyüğümle birlikte 6 Haziran’da açılan yeni müzeyi gezdik. İsveç’teki mütevazı Yahudi varoluşuna dair dini ve gündelik yaşamdan objeleri, gazete ve belgeleri izleyerek sergi bir saat içinde gezilebiliyor. Müzenin en değerli ve dikkat çekici kitabı, İsveç’teki Yahudi cemaatinin kurucusu Aaron Isaac’ın Tevrat’ı. Sulzbach’da (Almanya) 1735’te baskılan Tevrat kahverengi kaplı derisinde sahibinin ismini taşıyor. 1837’de Prag’da basılan Agada ise İbranice ve Aramice dillerinde yazılmış. Müzede yer alan serginin tamamı eski eşyalara dayanmıyor. Örneğin Annie Winblad Jakubowski tarafından tasarlanan ve 2012 yılında Judica Yarışması’nda birincilik ödülünü kazanan mezuza da müzede. II. Dünya Savaşı dönemine ayrılmış bölümde Raoul Wallenberg’in sağladığı pasaport ve evraklar görülebiliyor. Dönemin İsveç gazetelerinin manşetlerine bakarken tüylerim ürperiyor. Müzenin mağazasında İsveç’te Yahudi yaşamını anlatan kaynak kitaplar ve hediyelik eşyalar satılıyor.

Stockholm’deki cemaatin başka bir bölgeye taşınmasının ardından binanın geçirdiği dönüşüm epey ilginç. Bir dönem kilise işlevi gören bina daha sonraları 90 yıl kadar Nicolai Polis Karakoluna dönüştürülmüş! Polisin ayrılmasının ardından mimarlık ofisi olarak değerlendirilen yapının günümüzdeki müze kimliği kazanması mutluluk verici.

Müzenin müdürü Christina Gamstorp düşüncelerini şu cümlelerle açıklıyor: “Yeni müze benim için azınlık ve çoğunluğun ilişkisini öne çıkarması açısından önemli. Yahudilik ve İsveçliliğin buluştuğu yerde yeni bir şey doğuyor. İsveçli olmanın birçok yolu var, Yahudilik bunlardan bir tanesi ve yeni müzenin amacı bunu teşvik etmek üzerine kurulu (...) Müze Yahudiliğe ilgisi olan herkese açık.”

Müzenin yapılanma sürecinde zorluklar yaşanmış; çünkü çevredeki komşular güvenlik açısından kaygılarını dile getirmiş. Teröristlere hedef olma konusunda müdüre hanımın yaklaşımı son derece naif. Kendisi basına verdiği demeçte topluma açık olmanın beraberinde güvenliği getireceğine inanıyor. Kapıda bir tek güvenlik görevlisi bulunuyor. Komşular kendi can ve mal güvenliklerini mi daha çok düşünüyor yoksa bu çağrıda “bir arada yaşama kültürü” açısından paylaşılan bir kaygı mı var, şu an için ayırt edemiyorum.

Senelik 30 bin ziyaretçi bekleyen müzede dikkatimi en çok çeken Aaron Isaac’ın anılarını Yidiş dilinde yazdığı kitaptı. Yeniden Gamla Stan’ın arnavut kaldırımı yollarına çıkmadan İsveççe’ye çevrilen kitabı aldım (oldukça pahalıydı). Soğuk ve karanlık İskandinav akşamlarında bu kitabı büyük ilgiyle okuyacağım!