Ülkem Konuşuyor

Metin BONFİL Köşe Yazısı
11 Eylül 2019 Çarşamba

Az dinleyip, çok konuşuyoruz. Bir doğa afeti veya canice işlenen bir terör olayı karşısında toplum olarak derhal tekvücut olabilirken, konu din veya politika olunca çatışma halinden kurtulamıyoruz. Sosyal medya platformlarında yapılan yorumlardan toplumdaki yarılma net görünüyor. Televizyondaki açık oturum programlarında zıt görüşlü bilirkişilerin arenadaki gladyatör misali giriştikleri hararetli söz düellolarına tanıklık etmekten tarifsiz bir keyif duyuyoruz. Moderatörün müdahalesine rağmen hele bir de kavga çıkarsa tadına doyulmuyor. Az öğreniyor ama çok biliyoruz. Kendi fikrimize yakın olanlara peşin evet’i, karşıdakilere de peşin hayır’ı basıveriyoruz. Sadece Türkiye değil, her yerde böyle artık.

Almanya’daki die Zeit Online gazetesinin editörlerinin geliştirdiği Ülkem Konuşuyor projesi toplumlarda giderek artan yarılma bağlamında çok ilginç bir sosyal deney ortaya koyuyor: 2017 Mayıs’ında gazete, okurlarına internet üzerinden (Google Forms kullanarak) politik içerikli beş adet soru soruyor: “Sizce,

- Almanya’ya gelen mülteci sayısı fazla mıdır?

- Almanya Avro’yu bırakıp D-Mark’a geçmeli midir?

- Batı, Rusya’ya adil davranıyor mu?

- Nükleer enerjiden vazgeçmekle doğru yapıldı mı?

- Homoseksüellerin evlenmesi yasal olabilmeli mi?”

Son olarak da, “Sizle farklı görüşte olan birisi ile bu konuları yüz yüze görüşmek ister misiniz?” diye soruluyor. Çok kısa sürede 12 bin kişi kaydoluyor. Cep telefonu, elektronik posta adresi ve posta kodu bilgilerini bir algoritma vasıtası ile bilgisayarda eşleştiriyorlar. Hem birbirlerine yakın oturan hem de tamamen zıt görüşlü insanları e-posta vasıtası ile tanıştırıyorlar. Takriben 1.000 kişi, önceden belirlenen bir günde çoğunlukla pastane kafe gibi kamuya açık alanlarda bir araya geliyor ve en az 3-4 saat süre ile fikirlerini tartışıyorlar.

Tartışma yüz yüze yapılıyor ve iki kişi arasında konuşulan bir üçüncü kişi ya da kayıt cihazı tarafından izlenmiyor. Yani tribünlere oynamak yok.

Sonrasında yapılan geribildirim anketlerinde çok ilginç veriler çıkıyor: Öncelikle, hiçbir yüz yüze görüşmede kavga çıkmıyor. Katılımcıların yüzde 90’ı çok memnun olduğunu ifade ediyor; memnun olmayan yüzde 10’un 8’i diğer katılımcının randevuya gelmemiş olmasından kaynaklanıyor. Diğer bir anlatımla, katılımcıların sadece yüzde 2’si böyle bir programa dahil olmaktan hoşnut olmadığını ifade ediyor. Katılanların yüzde 60’ı diğeri hakkında bir şeyler öğrendiğini söylüyor; üçte ikisi ise kendi fikirleri ile karşıt fikirlerin birbirlerine daha yaklaştığını ifade ediyor. Yüzde 25’i tanıştıktan sonra birbirleri ile görüşmeye devam ediyorlar.

Programın beklenmedik bir şekilde bireylerin birbirlerine gösterdikleri saygıyı ve karşılıklı güveni arttırdığını gören die Zeit editörleri bu defa çok daha büyük bir ölçekte bu deneyi tekrarlamak istiyorlar ve rakip medya kanallarına projede ortaklık teklif ediyorlar. On bir medya şirketi bir araya geliyor ve 2018 yılının Eylül ayında bu defa 8.400 kişi buluşup eşzamanlı 4.200 ayrı tartışma organize ediliyor. Programın hamiliğini Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yapıyor. Sorular biraz daha geliştiriliyor. Mesela, şehir merkezlerine araç girişi kısıtlanmalı mı, Donald Trump gibi birine nasıl davranmalı, ülke sınırları daha keskin bir şekilde kontrol edilmeli mi, gibi…

Belki die Zeit ve Suddeutscher Zeitung gibi gazetelerin okuyucularının eğitim düzeyi ortalamanın üzerinde olduğu için, belki de ikili görüşme dinamiğinde üçüncü kişiye şov yapma ihtiyacı olmadığı için bu sosyal deneyin sağlıklı tartışma ortamı yaratılmasına çok katkı sağladığı sonucuna varılıyor. Editörler aynı programı Avrupa çapında yapmaya soyunuyorlar. Bu defa, 11 Mayıs 2019’da 33 ülkeden 16.200 kişi Brüksel’de buluşuyor ve 8.100 tartışma organize ediliyor. Sonuç: insanlar politik konular hakkında farklı bakış açılarını dinlemeye ve bundan da bir şeyler öğrendiklerini hissetmeye başlıyor. Karşıt görüşlüler birbirlerini daha iyi anlayabiliyor. Proje son bir sene içinde İtalya, Avusturya, İsviçre, Finlandiya, Belçika, Norveç, Danimarka ve son olarak da 23 Haziran’da İngiltere’de tekrarlanıyor. Her ülkenin kendi basın kuruluşları buna önayak oluyorlar. Ülkesine göre, zıtlık içeren tartışma konuları da farklı olabiliyor.

Projenin yaratıcısı ve die Zeit Online’nin editörü olan Jochen Wegner bu projeye ‘Politik Tinder’ uygulaması diye bir de takma isim buluyor. Tinder uygulamasından farkı, eşleştirmeler benzerlikler değil karşıtlıklar üzerinden yapılıyor.

www.mycountrytalks.org sitesi üzerinden bu enteresan proje hakkında çok daha fazla bilgi bulabilirsiniz. Her ülkenin kendi deneyi ile ilgili bilgiler ve sorulan sorular da mevcut. Eğer kendi ülkenizde de böyle bir sosyal proje yapmak ister iseniz bize yazın, sizle her türlü deneyimimizi de paylaşmaya hazırız diyorlar.

İlgilenen medya kuruluşlarının desteği ile başlatılabilecek ve binlerce birey üzerinde olumlu etkileri olabilecek yaratıcı bir proje. Bağırmak yerine konuşmak, önyargı yerine muhakeme, duymak yerine dinlemek için harika bir girişim. Ülkemizde de yapılırsa ilk yazılan ben olacağım.