“İnsan sormadan edemiyor. Neden İsrail’de ‘büyük mutabakat koalisyonu’ kurulmaz da, küçük ve marjinal partilerin insafına kalmış bölük pörçük koalisyonlar yapılır, diye.
İsrail’in kuruluşunda elde edilen büyük uzlaşı bugün neden gerçekleşemiyor?
Karşılıklı ego sorunu mudur bunun sebebi veya marjinalliği kontrol altına alma dürtüsü müdür?
Yoksa Netanyahu’nun başka korkuları mı?”
Bu sözler, bu satırların yazarının 29 Şubat 2019’da aynı köşede çıkan, ‘İsrail’in parlak rakamları, Netanyahu’nun tuhaf kararları’ başlıklı yazısının son cümleleriydi. İsrail’de yapılacak 9 Nisan parlamento seçimlerine dairdi.
Seçimler sonucunda hiç bir parti ne tek başına çoğunluğu elde edebilecek, ne de diğer partilerle koalisyon yapacak vekil sayısına erişebilecekti; zira sahneye beklenmedik bir şekilde milliyetçi seküler Avigdor Liberman çıkacak, Netanyahu önderliğindeki Likud Partisinin dinci ve milliyetçi partilerle yapacağı olası bir koalisyona katılmayacağını açıklayacak ve son on yıldır İsrail’i yöneten sağ, muhafazakâr ve dinci karakterli hükümetlerin önüne büyük bir engel olacaktı.
Netanyahu bu avantajı kaybedip tek seçenek olan, ana muhalefetle birlikte geniş katılımlı bir koalisyon kurma çabası göstereceğine, ülkeyi yeni bir seçime götürecek, İsrail’in uzak ara çoğunluğunu temsil eden merkez sağ ve merkez solun birlikte ülkeyi yönetmesi olasılığına prim vermeyecekti.
Yenilenmesine karar verilen seçimler öncesi Netanyahu’nun sağ, muhafazakar ve dinci kesimin oylarını konsolide etmek için özellikle İsrail’in yüzde 20’sini oluşturan Arap vatandaşlarına karşı kullandığı kimi retoriği ve ana muhalefet partisinin onlarla birlik olacağı gibi siyasi söylemleri ters tepecek ve yenilenen 17 Eylül seçimlerinde, Arap vatandaşların yüksek katılımı bütün oyunları bozacak ve diğer başka nedenlerle Netanyahu’nun partisi ikinciliğe düşecekti.
Anahtar partinin başkanı durumuna gelen Avigdor Liberman ise, altı ay önceki durduğu aynı yerde konumlanacak ve dinci partilerle oluşacak sağ bir koalisyona katılmayacakları kararını yineleyecekti.
Son tahlilde, Netanyahu’nun seçimleri yenilemesinin hiç bir işe yaramadığı görülecekti.
Zira Liberman’sız bir hükümet kurma çoğunluğuna yine sahip olamayacaktı.
***
İsrail’in kısa tarihi aslında çok sayıda geniş katılımlı birlik koalisyonlarının tarihidir. İsrail’in kuruluşu da, farklı fikirsel ve kültürel kodlarının koalisyonunun ve farklılıkların beraber yaşayabilmelerinin tarihidir aynı zamanda. Farklılıkları özümseyen ve bu özelliği güçlü olmaya ve zenginliğe dönüştüren bir anlayışın tarihidir.
İsrail, 1948’de kurulduğunda, toplumu oluşturan liberal ve dindar kesimleri temsil eden lider ve siyasetçiler birbirlerine taviz vererek İsrail’in demokrasi tarihine büyük katkıda bulunacaklar, farklı hatta zıt düşünme yapısının bir ülkeye kavgadan öte zenginlik getireceğini kanıtlayacaklardı.
İsrail’in tarihteki kimi seçimlerinin sonucunda birçok geniş katılımlı mutabakat hükümetleri ülkeyi yönetecek, marjinal fikirlerin, yok olmadan ama demokrasiyi zora koşturabilecek ögelerden koruyacak bir şekilde sistem dışında bırakılması sağlanabilecekti.
Bu tür geniş tabanlı hükümetler, özellikle 1984 ve 1990 yılları arasında ülkeyi başarıyla yönetecek, bugün uzlaşamaz gibi görülen merkez sağ ile merkez solu temsil eden Likud ve İşçi Partisinin liderleri Yitshak Şamir ve Şimon Perez ülkeyi altı yıl boyunca güçlü bir şekilde birlikte yönetmeyi başarabileceklerdi. Üstelik 1988’de yapılan genel seçimlerde Likud, dinci ve aşırı milliyetçi partilerle koalisyon yapacak çoğunluğu bulmasına rağmen, İşçi Partisi ile dört yıldır başarıyla sürdürülen koalisyonu yenilemeye karar verecekti.
1990’dan sonra her iki kanatta da oluşan aşırı farklılaşmalar birlik hükümetleri çağına bir anlamda son verecek ve bundan sonra bir - iki kısa süreli benzer oluşumlara rağmen İsrail’de, günümüze değin geniş tabanlı hükümetler siyasi arenadan kalkacaktı.
Bugünlerde anahtar konumuna gelen Rus göçmeni Liberman Netanyahu’nun kurmak istediği yeni bir sağ koalisyona karşı çıkıyor ve herhangi bir koalisyona katılım için bir takım seküler kanunların parlamentodan geçirilmesi koşulunu öne sürüyor. Resmi nikâhın kanunlaşmasını, Şabat günlerinde de toplu taşıma hizmetlerinin verilmesini ve dini okullarda fen ve matematik derslerinin tekrar müfredata konulmasını şart koşuyor.
***
17 Eylül’deki parlamento seçim sonuçlarından sonra, şimdilik ufukta sadece merkez sağ ile merkez solun kurabileceği bir milli mutabakat koalisyonu görülüyor. Ancak merkez solu temsil eden eski genelkurmay başkanı Benny Gantz böyle bir koalisyonda, yolsuzluk davalarından dolayı Netanyahu’yu istemiyor.
Son seçimlerin tek yenilgiye uğrayanın, seçim öncesi kullandığı onca koza rağmen, davalarından kurtulabilecek yolu açabilecek bir sağ koalisyonu kuramayacak gibi görülen Netanyahu olduğu görülüyor.
Seçim sonuçları, Binyamin Netanyahu’nun ‘krallığı’nın sona ermiş olabileceğini ve siyasilerin de bir raf ömrü olduğunu kanıtlıyor gibi görünüyor.
Lakin usta siyasetçi Netanyahu’nun seyirciyi oynamayacağını ve iktidarda kalmak için elinden geleni yapacağını öngörmek pek de yanlış olmayacak.