Zaman kavramını yaratan insanlar için başlangıç ve bitişler her zaman önemlidir. Her daim ilerlemek, gelişmek ve ‘yeni’ bilinmezleri hayatında deneyimlemek isteyen insanoğlu için zaman, yıllara; yıllar, aylara; aylar, günlere ve günler de saat, dakika, saniye ve salise dizgesinde en büyükten en küçüğe birimlere bölünmüştür. İşte bu dizge ve bütünlük içerisinde hepimize yeni bir yıl diliyorum öncelikle. Nice beş bin yıllara!
İsrail’deki Shtisel Ailesi de bu yaz tanıştığım dizinin kahramanları olarak, her ne kadar kurgusal olsa da Roş Aşana’yı ilahiler ve bugüne özel yemekler eşliğinde ‘Mea Sharim’de bir güzel kutladılar. Sıcacık ve insanı hemen kendine bağlayan bu dizi Haredi olarak bilinen ultra-Ortodoks bir Yahudi ailesinin hayatını anlatıyor. Son dönemde kaliteli yapımlarla adından sıkça bahsettirmeye başlayan İsrail’in bence en önemli yapımları arasında yer almalı Shtisel.
Açıkça itiraf etmem gerekirse Yeruşalayim’e yaptığım önceki ziyaretlerde Haredi olarak tabir edilen dindar Yahudileri gördüğüm zaman ister istemez çekiniyordum. Şimdi emin olun onlardan kimi görsem hemen “Haham Şulem’in evi şurada mıydı?” veya “Akiva’yı gördünüz mü?” ya da “Çöpçatan Könisberg’in dükkânı nerede?” demek geliyor içimden... Peki, bu dizi neden kitleleri hemen sarıverdi? ‘Soap Opera’ tarzında bu dizi için şimdiye kadar olumsuz konuşan birine veya sanal forumlarda buna benzer yorumlara rastlamadım. Üstelik Türkiye’de de fazlasıyla izleyicisi olduğunu keşfettim. Gelelim bu sıcak dizinin neden bu kadar popüler olduğuna…
Bence ilk sırada oldukça başarılı çizilen karakterler ve o karakterleri tamamlayan oyuncuların doğallığı ve sanki gerçekten böyle bir ailenin veya ortamın bireyi gibi davranıyor olmaları geliyor. Bu hikâyede iyi yok, kötü de yok. Tanrı’nın buyruğundan bazen bunalan ve yaramazlık yapan, çok geçmeden pişman olan bireyler var. Dizinin esas karakterlerinden tutun yan rolleri oynayan karakterlere kadar ‘yapmacık’ kimseyi görmedim. Mahallenizin, arkadaşlarınızın, ailenizin içine sızıveriyorlar. Dedeleri, torunlarıyla ilgilenmiyor diye babasını mahkemeye veren biri bile var!
İkinci olarak işlenen konuların ‘Mars’tan’ seçilmemesi… Mesela bu dizinin senaryosunun belkemiği ‘modernlik’ ve ‘gelenekselliğin’ çatışması. Siz bu çatışmadan babalar ve oğullar arasındaki çekişmeye de “Elalem ne der ama”lara da, “Bak bu kız tam sana göre, temiz dürüst”lere açımsamalar yapabilirsiniz.
Dizinin bir diğer başarısı da malum kronikleşen siyasi konulara en ufak bir gönderme yapmaması. Belki dolaylı olarak İsrail’in kuruluşu kutlama törenlerinin ‘resmi’ olarak izlenmemesi Haham Shulem tarafından Yeşiva’daki öğrencilere duyurulmuş olsa da, her zaman kalıplar arasında kalmak istemeyen ressam hahamımız Akiva yine bu yasağı delmenin bir yolunu buluyor. Diziyi izleyenler hemen hatırlayacaklardır, Haham Şulem de aslında annesini ziyarete gittiğinde bu konuyu Rebetzen Erblich’den duyuyor ve ilk olarak kendisi de Rebetzen’e tepki gösteriyor ancak oportünist yaklaşıp “Elalem sonra ne der?” diyerek resmi açıklamasını yapıyor. Dizi bir taraftan ibadete devam etmenin bir ülkenin kuruluşundan çok daha önemli olduğunun mesajını verirken, diğer taraftan jetlerin geçişine çocuklar dâhil kimsenin ilgisiz kalamadığını, tüm karakterlerin gökyüzünü gururla izlemesi eşliğinde veriyor.
Gelelim dizide konuşulan Yidişçe ve o güzel müziklere. Biraz Almanca bilen herkesin basit şekilde anlayabileceği Yidişçeyi duymak ve alt yazılara bağlı olmadan birçok şeyi anlamak benden çok eşimi çok mutlu etti. Bununla birlikte bence dizinin müziklerini yapan Avi Belleli çok başarılı. O size bahsettiğim sıcaklık sanırım bu müziklerden geliyor. Bir de itiraf edeyim bu müzikleri dinlerken Yoeli Klein’in yapmış olduğu Yidiş şarkıları formatında bir albüme denk geldik. Gerçekten çok güzel ve neşeli bir albüm.
Aklıma gelen ve bize diziyi bizlere sevdiren başlıca özellikler bunlardı. Eminim sizler de bu dizide kendinizden, bu topraklarda yaşayan herkesin kendisinden bir şeyler bulabildiği gibi ortak noktalar bulabilmişsinizdir.
O zaman “Şana Tova” diyerek ve Shtisellere bir selam göndererek hepinizin yeni yılını İlya Karay ve eşim adına bir kez daha kutlayayım! Bal tadında bir yılımız olsun...