Bu ülkede en sevilmeyen insanlar her koşulda doğru bildiğini söyleyenler. Ne söyleseniz birilerinin kızacağını düşünüyorsanız, benden tavsiye, en iyisi doğruyu söylemektir.
Ben yaptığım yorumlar karşısında, kişilere hesap verebilirim. Bu kolay. Ancak gördüğümü söylemezsem, vicdanıma hesap veremem. Dolayısıyla siyasi eğilimlerine yenik düşen veya güce tapanların ne dediğine aldırmadan doğruyu söylemeye devam etmek lazım. Tarih doğruyu söyleyenleri cezalandıranları değil, doğruyu söyleyenleri hatırlar.
Şimdi asıl meseleye geri dönelim: Enflasyon oranlarında temmuz 2017'den beri ilk defa tek haneye gelmiş olmamız elbette hepimiz için sevindirici bir gelişme. Ayrıntılara bakarsak:
Eylül ayında en çok fiyatı artan harcama grupları; konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar, hemen arkasından giyim ve ayakkabı olarak sıralanıyorlar. Her iki grupta da fiyat artışları yüzde 2 civarında. En çok düşenler ise gıda ve alkolsüz içecekler, eğlence ve kültür ile haberleşme olarak göze çarpıyor. Ancak buradaki düşüşler yüzde 0 ile 1 arasında.
Enflasyon sepetinde bulunan 418 ürünün yüzde 70'inde yani 292'sinde artış varken, eylül ayında 84 mal ve hizmetin fiyatı gerilemiş. Yani endekse giren kalemlerin yüzde 20'si. Bu arada 42 kalem mal ve hizmetin fiyatı da olduğu yerde kalmış.
Elbette baz etkisinin olumsuz tarafını geride bıraktıktan sonra enflasyonda sert bir düşüş bekliyordum. Ancak eylül ayında enerji ve diğer mal ile hizmetlere gelen zamlardan sonra bu derece bir gerileme beklemiyordum. Hayat pahalılığı ile enflasyonun arasının giderek açıldığını da gözlemliyorum. Bu durum, enflasyonun düşmesine rağmen fiyatlama kararlarını verenler ile satın alma kararlarını verenler üzerinde olumlu bir tesir yapmıyor.
"Algıyı yöneten biz değiliz, düzeltecek de biz değiliz..."
Tekrar endekslere dönersek: En çok fiyatı artan ürünlerin ilk üç sırasında tarım ürünleri var: Sarımsak, kabak, salatalık. Yüzde 30-40 arası artış olan bu kalemlerin ardından banliyö treni bileti ve taksi ücreti geliyor. Her ikisi de yüzde 20 artmış.
En çok düşenlere bakarsak, limon, elma, kuru soğan, balık ve turizm sezonunun sonuna geldiğimiz için yurt içi bir hafta süreli ya da daha uzun turlar. En az yüzde 14, en fazla da yüzde 24 düşüş gerçekleşmiş bu kalemlerde.
Aslına bakılırsa bazı kalemlerdeki fiyat gerilemelerini bizzat çarşı pazarda takip edebiliyorum. Yine de vatandaşın alım gücünün düşmüş olması sebebiyle, fiyatların artış hızındaki gerileme adı verilen ‘enflasyon düşüşü’ tam olarak hissedilemiyor. Bu sebeple yetkililerin mutlaka enflasyon ve hayat pahalılığı arasındaki makasın neden bu kadar fazla olduğunu açıklaması gerekiyor. Böylece bozulmakta olan algıyı toparlamak mümkün olacaktır.
Eğer Türkiye ‘düşük enflasyon ve yüksek hayat pahalılığı’ fenomenini yaşamaya başlamışsa, mutlaka bunun analiz edilmesi gerekir. Bunu söyledim diye alınanlar var ise, bakış açılarıyla yüzleşmelerinde fayda var. Algıyı biz bozmadık, dolayısıyla düzeltmesi gereken de biz değiliz.