Hafta sonu maratonu

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
23 Ekim 2019 Çarşamba

Kahve bahane, tatil şahane… Cumhuriyet Bayramı dört günlük bir tatile dönüştü. 26-27 Ekim hafta sonuna denk geldi. 28 Ekim Pazartesi yarım gün ve 29’u resmî tatil. Gerçi yarım gün resmî tatil olmasaydı da ‘köprü’ uygulamasına geçilirdi. Bizim kadar ‘köprü’ yapmasını, tatili uzatmasını bilen başka bir ülke var mıdır, bilmiyorum. Diğer yandan ekonomiyi canlandıran turizm için büyük bir fırsat.

Sonbahara rastlayan kısa tatillerde insanlar çoğunlukla arabayla gidebilecekleri kısa mesafeleri yeğliyorlar. Yurtdışını tercih edecek olanlar ise gazetelerde her gün verilen tam sayfa ilanlarda muhakkak bir seçenek bulurlar.

↔↔↔

29 Ekim’in ardından 30-31 ve ekim bitti. Derken kaloriferler yanmaya başlar. Ancak kasım bize bir sürprizle, ‘pastırma yazı’ yaparsa, mavi gökyüzü ve güneşten bir süre daha yararlanırız. Bizler böyle bir beklenti içindeyken, alışveriş merkezlerinde özellikle giyim sektörü sıkıntılı zamanlar yaşıyor. Hava günlük güneşlikken, kimse palto veya çizme denemek için dükkanlara uğramıyor. Çoğu yerde, sonbaharı karşılamak için yüzde 20 indirim, veya ikinci ürüne yüzde 40 indirim kampanyalarına sıkça rastlanıyor. İkinci, üçüncü ürüne yapılan indirimler hiç haz almadığım bir tarzdır. Etiket başlangıç fiyatı o kadar yüksek tutulur ki, genelde konu tüketicinin lehine değildir. Sonuçta olay psikolojiktir. Alım gücü giderek azalsa da, iki damla yağmur yağdığında insanlar dükkanlara girmeye başlar.

↔↔↔

Kısa süreli tatiller kimi ebeveynler için dinlenme(!) vesilesi oluyor. Tesadüfen kulak misafiri olduğum küçük çocukları olan annelerin hafta sonu koşturma / bir yerlere yetiştirme programlarını duyduğumda sevindiğimi söyleyemem. Kulağında telefon koşar adımlarla giden bir anne arkadaşıyla konuşuyordu, “Bu cumartesi günleri beni öldürüyor. Çocuğu bir yerden diğerine götürürken nefesim kesiliyor. Programlara yetişemez olduk…”

Ne yazık ki, her kesim için söz konusu değilse de, çocuk eğitimine verilen önem giderek artıyor. Okul günleri haricinde, hafta sonları da sonsuz etkinlikler var. Kimi aileler bilinçli seçim yaparken, kimileri de, ‘benim çocuğum da niye yapmasın’ zihniyetiyle maratona çıkıyor. Aynı gün içinde yüzmeye, resim veya piyano dersine, ardından yaratıcı dramaya götürülen çocuk akşam ne halde eve döner? Çocuğun yeteneği hangisine yönelik? Bu kadar yoğun bir tempo gerekli mi?

Tabii ki, amaç çocukların iletişim becerilerini geliştirmeleri, özgüven kazanmaları, var olan potansiyellerini ortaya çıkarmaları. Ama, ne olur, biraz yavaş. Ne ebeyevenler nefessiz kalsın, ne de çocuklar ‘tonton’ olsun.