Güneşli bir ekim sabahı. Pencereden düşen ilk ışıklardan günün sıcak geçeceği anlaşılıyor. Kahvaltı etmek üzere otelin ana restoranına giriyorum. Eksik nedir acaba?
Ana büfede sütlü irmik tatlısı ve sütlü yulaf… Biraz ilerleyince kızarmış sucuklar, göz göz yumurtalar, menemen, katı veya rafadan haşlanmış yumurtalar. Çırpılmış sütlü yumurtalar büfenin diğer kenarında. Bulunduğun köşede bir adam istenen malzemelerden (domates, biber, patates, mantar vs.) omlet yapıyor. Büfenin arka kenarında krepler, pankekler, kızarmış domates ve biberler… Karşı büfenin yarısı peynir kaplı. Beyaz peynir, taze veya eski kaşar, edam, ezine, örgü, tel, burgu, çeçil, isli, otlu, küflü, küfsüz, kabuklu, kabuksuz, sarının farklı tonlarında peynirler… Diğer yanda zeytin çeşitleri… Siyah, çizik, yeşil, biberli parlak zeytinler. Büfenin ayrı bölümünde salam, jambon çeşitleri; hindi, dana, tavuktan güzellemeler. Küçük kanepelerde somon fümeli ve adını bilmediğim başka ordövrler.
Sol (veya sağ mı desem) tarafta salata çeşitleri. Yeşil yapraklar, turp, havuç, roka, iri veya çeri domatesler. Salatalık dilimleri enine veya boyuna kesilmiş. Mısır taneleri ile sivri biberler yan yana kaplarda. Salatalara sırtını dönmenle reçel çeşitleri ile yüz yüze geliyorsun. Portakal, vişne, incir, ahududu, böğürtlen, patlıcan, çilek, erik reçelleri. Yan büfede farklı meyvelerin kompostoları. Kovandan getirilen mum tabakalarının altında bal ağır ağır kaba doğru akıyor. İster süzme ye, ister petekli... Kaymak ve küçük tereyağ paketlerini de arayan gözler kaçırmıyor. Helva çeşitleri ise ayrı bir köşede servis ediliyor. Diğer bir kenarda yoğurt ve tahıllar, kuru yemişler. Seçkide ceviz, incir, leblebi ve fındık da var.
Ekmeksiz kahvaltı düşünülebilir mi? Az veya çok tahıllı, baget, açık veya esmer ekmekler… Küçük yuvarlak seçkilerden, dilimlemek isteyenlere büyük somunlar sıralanmış. Pastane ürünleri ekmekle sınırlı kalmıyor. Kruvasan, poğaça, simit, tatlı kuru pasta ve bisküvi seçenekleri var. Tepsilerde börekler dönüyor. Sıcacık pişiler unutulmamış. Arka tarafta tost ekmekleri, kızartma ve tost yapma makineleri hazırda bekliyor. Peynir ve sucuk dilimleri ayrıca istiflenmiş.
Reçeli, kompostosu var da taze meyveler unutulur mu hiç? Kase kase portakal, elma, muz, armut, mandalina, sarı veya siyah üzüm, dilimlenmiş kavun… Meyve sularını servis etmek için küçük bir çalışan ordusu dört yana koşuşturuyor. Çocuklar için süt kutuları, meyveli yoğurt paketleri, bebek mamaları. Kahve makinadan. Çay taze demlenmiş. Bitki çayı çeşitleri çaydanlıkların ve kahve makinesinin yanında sıralanmış.
***
Kahvaltıya ne yiyeceğimi seçmekte güçlük çekmem ‘doğal’ mı? Büyük tabakların dolup taşması ‘baskıdan’ mı? Benzer açık büfe senaryolarını diğer öğünler için de hayal edebilirsiniz. Gelgelelim aklımdaki habere:
Dünyada üretilen gıdaların üçte biri israf oluyor. İsraf olan gıdanın dörtte biriyle 820 milyon aç insan doyurulabilir. İsrafın ekonomik karşılığı 750 milyar dolar (Cumhuriyet, 15/10).
Yazıyı sadece bu verilere dikkat çekmek için yazdım. Gıda ve diğer birçok konuda dünyanın çelişkiler ve yanlışlıklarla dolu olduğunu hissederken yalnız değilim. Belek (ve dünyanın birçok) otellerinde bu arzı doğuran talep mi, rekabet mi? ‘Satılan alma gücü’ söz konusu gıdayken ne ifade etmeli? Yazının başında “Eksik nedir” diye sormuştum. Şimdi yanıtı verelim: her zaman için tüketim bilinci!