2015’te Terezin bestecilerinin Türkiye’de ilk seslendirilişlerini yapmamdan ve aynı yıl bu konudaki albümümün çıkmasını takiben, 2016’da Los Angeles’ta bir sempozyuma davet edildim. ‘The Ziering -Conlon Initiative for Recovered Voices’ adlı bu sempozyum, uzun seneler Terezin bestecilerini çalışmış olan Orkestra Şef Conlon’un girişimi ile, Colborn Üniversitesinde süregelen aynı konulu eğitime bağlı olarak yapılıyor. ‘Holokost’u Anma/Uykudan Önce’ adlı albümümde, Terezin bestecilerinin yaşam öykülerini, çeşitli müzikologlardan izinlerini alarak kendi dillerinde yer verip ve bir de Türkçe tercümelerini yapınca, söz konusu eğitimin yönetim kurulu beni sempozyuma, anlatımlı-konserimi vermem için davet etti. Sempozyumda, bir müzisyen olarak Gideon Klein ve Viktor Ullmann’ın eserlerinden yaptığım çıkarımlarım ile bir müzik terapisti olarak Terezin bestecilerinin eserlerinin yanı sıra günümüze getirdikleri hediyeden bahsettim. Bu hediye benim deyimimle Pozitif Direnç’ti. Viktor Ulmann’ın 7 numaralı Piyano Sonatının, son bölümünde kullandığı unsurlardan bahsederken, bu bölümün Majör kısmında, bence besteci “Her şeyimi alabilirsiniz ama müziğimi asla, ben Pozitif olarak Direniyorum” demek istemiş, diye bildirimi sundum.
Salon hıncahınç dolu, bu işi bilen tüm müzikologlar ülkenin dört bir yanından ve Avrupa’dan gelmiş. İlk defa böylesine bir ortamda bu bildirimi sunuyorum, dizlerim titriyor. Sahneden indiğimde Şef James Conlon, gözleri dolu bir şekilde beni ayakta karşılayarak, “Ne kadar doğu bir şey bulduğunu tahmin bile edemezsin. Bu bölümü bir gün orkestra ile çaldıktan sonra, bir hanım yanıma yaklaştı ve ‘Annem Theresienstadt survivor’u. Besteciler, Nazi subayları anlamasın diye eserleri şifrelemek için, içlerine Çek halk şarkıları yerleştirmişler. Bu çaldığınız eserin içinde pozitif olarak direniyorum anlamına gelen Çekçe bir halk şarkısı var,’ dedi” diye anlattı. Hanım ertesi gün Çekçe şarkının notasını yazıp Sir Conlon’a vermiş, Conlon da ertesi gün bana o el yazısını ve Ullmann’ın el yazmasını hediye olarak getirdi çok duygulanmış bir şekilde.
Terezin bestecilerini ilk çalıştığımda, iyice anlayabilmek için her şeyimi iptal ederek, uzunca bir süre neredeyse eve kapandığım zaman eserlerden çıkardıklarımın ne kadar doğru olduklarını, o sempozyumda çok net bir şekilde tespit etmiş oldum. Bundan aldığım güçle, halihazırda Yahudi olmayan gençler için süre getirdiğim ‘Holokost Gerçekliği ile Pozitif Direnç’ adlı eğitim programımı yazdım.
Peki sürekli “Pozitif Direnç” diye söylediğim bu kavramı oluşturmamdaki sebep neydi? Dikkatlice incelediğim Terezin bestecilerinin, kamp ve getto şartları içerisinde kararlı bir seçim yaptıklarını gördüm. Bu seçim, şartlar ne olursa olsun yaratmaya devam etmekti. Daha sonra bulduğum Viktor Ulmann’ın ölmeden evvel yazdığı son makalesi de, bu görümü destekledi. Bestecilere, ezici bir güç tarafından büyük bir direnç uygulandı. Gerek Terezin’e hapsedilmeden evvelki bir takım yasaklar koyularak toplumdan uzaklaştırıldıkları dönemdeki yaşamlarında, gerekse de Theresienstadt’a hapsedildikleri dönem içerisinde. Bu karanlık, negatif dirence karşılık vermek üzere bir seçim yaptılar. Bu seçim, bu büyük dirence yenilip kendilerini bırakıp hastalıktan ölmek olabilirdi. Bu seçim, benzer bir güç kullanmak olabilirdi. Bu seçim, kendine acımak olabilirdi. Fakat bu besteciler, seçimlerini ürün vermeye devam etmekten yana yaptı. Karanlığı ile büyümüş yok etmeye çalışan bu negatif dirence, ürün vermeye devam ederek şiddetsiz ve kendini bırakmayan bir üslupla, karşı bir direnç uyguladılar. İşte bu karşı direncin adını ben “Pozitif Direnç” olarak adlandırdım.
Söz konusu kavramım Pozitif Direnç, üç ana unsurun bir araya gelmesinden oluşuyor. İlk unsur kararlılık, ikinci unsur yaratıcılık, üçüncü ana unsur ise toplumsal görev bilinci. Üçüne de teker teker diğer ana başlıklar olarak diğer yazılarımda yer vereceğim.
Kararlılıkla yaratıcılıklarını kullanan Terezin bestecileri, aynı kendilerini tehlikeye atarak, savaşlar, toplumsal ayrımcılık, zulümler için çok ciddi hareketler yapmış olan nice müzisyenler gibi, ‘Pozitif Direnç’lerini gerçekleştirirken toplumsal görevlerini unutmamışlar. Bestelerinin içine, orada olanları gelecek nesillere aktarabilmek amacıyla şifreler koymuşlar. Bu şifreleri genellikle halk şarkıları aracılığı ile yapmışlar.
Bu bestecilerden aldığım görev bilinci ile, ‘Holokost Gerçekliği ile Pozitif Direnç’ adını verdiğim bu eğitimimin ilk bölümünde, tarihi gerçekliği ile aktarmayı, ikinci bölümünde ise gençlerin içindeki Pozitif Direnci, yetenekleri doğrultusunda ortaya çıkartmayı gerçekleştiriyorum. Tarihi gerçekliği aktarırken, toplumsal görev bilincini onlara teslim ederken, Pozitif Direnç kısmında ise, yeteneklerini bulmayı ve yaşamdaki dirence nasıl cevap vermelerinin yollarını beraberce geliştiriyoruz. Tüketmektense yaratmanın, sahip olmaktansa sahip çıkmanın önemli olduğu bu eğitim bütününün olmazsa olması ürün vermelerini sağlamak.
Sözlerime Ullmann’ın bahsettiğim makalesinden bir alıntı ile son vermek istiyorum…
Viktor Ullmann’ın makalesi
…Ullmann, bunları kaleme aldıktan iki gün sonra, 18 Ekim 1945 tarihinde Aushwitz’te gaz odasında öldü...
“Benim için Theresienstadt, hep form üzerine bir eğitimdi; hâlâ da öyle. Daha önce, birisi maddi hayatın ağırlığını ve basıncını hissetmezken; çünkü̈ modern hayatın kolaylıkları - medeniyetin o harikaları - onları gideriyordu, güzel formlar yaratmak kolaydı. Burada, günlük hayatta dahi maddenin form vasıtasıyla üstesinden gelinirken, etraftaki her şey sanatsallığın anti-teziyken - burada, gerçek ustalık, Schiller ile, sanat eserinin sırrının form yoluyla maddenin yok edilmesinde olduğunu görmekteydi. Bu da muhtemelen tüm insanlığın misyonuydu; sadece estetik insanın değil, etik insanın da…
Theresienstadt için pek çok yeni eser yazdım. Çoğu, şeflerin, prodüktörlerin, piyanistlerin ve şarkıcıların isteklerini ve dileklerini yerine getirmek içindi; kısacası, getto içinde boş zaman aktivitesi sağlamak içindi. Bu müziğin listesini yapmak, bana en az Theresienstadt’ta başka enstrüman olmadığı için piyanonun uzun süre çalınamadığına vurgu yapmak kadar boş geliyor. Yazacak kâğıt sayısındaki müthiş̧ kıtlık da sonraki nesillerin ilgisini çekmeyecektir. Bütün söylemek istediğim, Theresienstadt müzikal çalışmamda beni engellememiş̧, bana yardımcı olmuştur. Kesinlikle Babil kıyılarında oturup ağlamıyorduk ve kültür arzumuz, yaşam arzumuz ile eşleşiyordu. Ayrıca, hem hayatta, hem de sanatta formu direnen maddeden çekip almak için çabalayan tüm insanların beni destekleyeceğine dair inancım tam.”